17 Şubat 2013 Pazar

LES MISÉRABLES


Türkçe adı: Sefiller
Yapım: İngiltere
Gösterime girdiği sene: 2012
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2013
Tür: Dram, Müzikal, Romantik
Yönetmen: Tom Hooper
Senaryo: William Nicholson, Alain Boublil, Claude-Michel Schönberg, Herbert Kretzmer (senaryo) , Victor Hugo (roman)
Oyuncular: Hugh Jackman, Russell Crowe, Anne Hathaway, Amanda Seyfried
Süre: 158 dk.
IMDB puanı: 7.9/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 63/100
Rotten Tomatoes puanı: 70/100
Beyaz Perde puanı: 3.4/5
Divx Planet puanı: 7.0/10
Benim puanım: 7.5/10

 

 
2 sene önce The King’s Speech’le neredeyse bütün ödülleri toplayan Tom Hooper’ın, Victor Hugo eseri Sefiller’i bir kez daha beyazperdeye aktaracağını duyduğumda çok meraklanmıştım açıkçası.Müzikal kararı riskliydi ancak kendisine güvenim tamdı.Şimdi çıkardığı işe bakınca bu güvenin boşa olmadığını, yönetmenin kendini geliştirdiği yönleri fazlasıyla sergileyebildiğini görüyorum.Kölelik temasının bolca kullanıldığı son dönemdeki popüler eserlerin arasına girmekten hiç çekinmeyen Hooper’ın Les Misérables’i, romanı gibi başyapıt olmasa da seyri keyifli bir eser olarak karşımızda durmakta.




Victor Hugo’nun Sefiller’ini duymayan çok az insan vardır diye düşünüyorum.Orijinalinde olduğu gibi, çaldığı bir somun ekmek yüzünden hüküm giyip köle olmuş Jean Valjean’ın etrafında şekilleniyor Les Misérables’in hikayesi de.Doğrusunu söylemek gerekirse Valjean’ın sürekli kaçak yaşayışının ve peşindeki polis memuru Javert’le mücadelesinin sinema müzikaline ne kadar düzgün uydurulabileceği filmimiz sayesinde kanıtlanmış.Öncelikle diğer müzikal örneklerinde olduğu gibi içeriğinde sadece koro halinde söylenen şarkılar olmadığını belirtelim.Neredeyse her replik nağmeli ve ritimli.Hepsi de çekim sırasında canlı olarak kaydedilmiş, sonradan filme eklenmemişler.Bu özellik eseri ayrı bir karaktere bürümüş açıkçası.Son derece pesimist ve kasvetli hikayesinin hafif renkli bir ortamla aktarılmış olması da kurguyu daha bir sürükleyici hale getirmiş.Les Misérables’in perdeye yansıyan başka bir özelliği ise Victor Hugo’nun idealist eserini güçlendiren karakterlerinin parıltısı.Hepsinin içi son derece iyi doldurulmuş, arka planda kalan kimse yok.Her birinin hikayedeki önemi net bir şekilde vurgulanmış.Bu vurguyu karakterlerin tek başlarına oynadıkları uzun ve müzikalvari tiratlarla da pekiştirip cilalamayı eksik etmemiş Tom Hooper.

Müzikal olmasından dolayı ses konusunda çok iddialı Les Misérables.Müziklerinin harika kurgulanmasının yanında özellikle doğal ortam seslerinin bu müziklerin altına yerleştirilme başarısı takdir edilesi.Bu sene en beğendiğim sanat yönetimi de Les Misérables’inki oldu.Dönemin o klasik Fransız tarzı stilize edilerek son derece göz alıcı ve canlı ortamlar yaratılmış.Filmin sanat yönetmeni Eve Stewart’ı bu nedenle kutlamak gerek.Birkaç sahnede Illuminati simgesi olan “her şeyi gören göz”e benzer motifler göze çarpıyor ancak bunu öyle yorumlamalı mıyız bilemedim.Les Misérables’in öne çıkan başka bir özelliği ise makyaj tasarımları.Tom Hooper karakterlerin yüzlerine çok odaklandığından yapılan makyajlar çok etkileyici görüntüler vermiş.Kostüm konusunda da çok başarılı işler çıktığı açık.Teknik dalların neredeyse hepsinde Oscar için yarışacak Les Misérables, tüm özelliklerleriyle sanatın her türünü içinde barındıran bir eser olmuş diyebiliriz.

 
Les Misérables’in oyuncu kadrosunda Hugh Jackman, Russell Crowe ve Anne Hathaway gibi güçlü isimler var.Jean Valjean karakteriyle başrolde yer alan Hugh Jackman “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Oscar için yarışacak.Jackman’ın çıkardığı ortalama oyunculuk tören gecesinde kendisine yetmeyecek gibi gözüküyor.Daha iyi performanslarını bildiğimiz oyuncunun harika işler çıkarmış rakiplerine göre biraz geride kaldığı ortada.Filmin bu anlamda yıldızı ise kesinlikle Anne Hathaway.The Dark Knight Rises’a kadar kendisine hiç ısınamamış olduğum aktris görülüyor ki, oradaki performansından sonra tamamen zirveye oynamaya başlamış.Les Misérables’da çok kısa bir rolü olmasına rağmen harikalar yaratmış gerçekten.Hem toplu hem de tek başına oynadığı sahenelerdeki performansı felç eden türden.Yaşadığı acı dolu duyguları, hem de müzikal gibi oyunculuk yapmanın zor olduğu bir türde seyirciye bu kadar başarılı nasıl aktarmış şaşırdım doğrusu.Muazzam bir gelişme içine girdiği belli olan Hathaway’in, bu performansından dolayı Oscar gecesinde “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” ödülünü alması kesin gibi.Polis memuru Javert rolündeki Russell Crowe ise filmin en zayıf halkası olmuş.Oyunculuğunu çok beğendiğim Crowe’un müzikal konseptine çok uymadığını gözlemledim.Diğer oyunculara nazaran sırıttığı su götürmez.

Genel olarak Tom Hooper’ın Les Misérables ile izleyiciden iyi not aldığını söyleyebiliriz.Uzun süren bir yapım olmasından dolayı sonlara doğru hafif kabak tadı vermeye başlasa da akıp giden, renkli bir çalışma olmuş.8 dalda Oscar adaylığı bulunan Les Misérables’ı bir başyapıt olarak görmeden izlerseniz memnun kalıyorsunuz.Tam anlamıyla saf bir müzikal örneği olduğundan bu türü sevmeyenler uzak dursa iyi olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder