28 Eylül 2013 Cumartesi

DIANA

Türkçe adı: Diana
Yapım: İngiltere, Fransa, Belçika, İsveç, Mozambik
Gösterime girdiği sene: 2013
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2013
Tür: Biyografi, Dram
Yönetmen: Oliver Hirschbiegel
Senaryo: Steven Jeffreys (senaryo) , Kate Snell (roman)
Oyuncular: Naomi Watts, Naveen Andrews, Douglas Hodge
Süre: 113 dk.
IMDB puanı: 4.3/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 23/100
Rotten Tomatoes puanı: 3/100
Beyaz Perde puanı: 2.5/5
Divx Planet puanı: 4.6/10
Benim puanım: 7.4/10



Bir döneme damgasını vurmuş, yaşadığı yıllarda dünyanın en ünlü kadını olarak gösterilmiş Galler prensesi Diana, kendi ismiyle sinemaya aktarılan hikayesi sayesinde yeniden dünya gündemine oturdu.Ancak yapım ilk günden itibaren sinema eleştirmenlerinin ve sinemaseverlerin ağır eleştirilerine maruz kaldı, yerin dibine sokuldu.Olayları aktarış şekli, oyunculukları ve gerçekçiliği acımasızca yorumlandı.Oscar gecesinde öyle veya böyle adaylık kapmasını beklediğimiz yapıma haksızlık edildiğini düşünüyorsanız sizi böyle alalım.Yönetmenliğini Das Experiment ve Der Untergang'dan tanıdığımız Alman Oliver Hirschbiegel'in yaptığı Diana bu kadar eleştiri alacak bir film değil çünkü.

Bilindiği gibi prenses 1997 yılında Paris'de geçirdiği trajik bir trafik kazası sonucu hayata gözlerini yummuştu.Yapım, Diana'nın Prens Charles'tan ayrılmasıyla başlayan, sonra da ölümüyle sonlanan dönemde başına gelenleri aktarıyor.Pakistanlı bir kalp cerrahı olan Hasnat Khan'la gizlice yaşadığı aşkı merkezine alıyor.Diana'nın tüm hayat hikayesini anlatmıyor olsa da incelediği bu kısa kesitin hakkını vermeye çalışıyor.Prensesin vazgeçtiği ünvandan, yanyana öldüğü Dodi El Fayed'e kadar bir yığın bilinmeyeni su yüzüne çıkarıyor.İnsanlığa yaptığı yardımlar sayesinde hümanist tavrını dünyaya kabul ettiren Lady Diana'ya ait gizli kalmış ne varsa bize aktarmak için uğraş veriyor ve bunu kabul edilebilir düzeyde başarıyor.


Bu filme Lady Diana'nın hayatından bir kesit olarak değil de sıradan iki insanın yaşadığı pür bir aşk hikayesi olarak bakın, öyle seyredin.Çünkü yapım bu şekilde yaklaştığınızda kuvvetleniyor, prensesin ruhunun içine daha kolay inmemizi sağlıyor.Gördüğü adamı ilk anda sevip aşık olan ve zamanla bu aşkın içinde kaybolan bir Diana izliyoruz.Onun Hasnat'la tanışması bizi de gerçek prensesle tanıştırıyor.Dışarıdan kusursuz ve her şeye sahipmiş gibi görünen bu ünlü kadının aslında bambaşka biri olduğunu fark ediyoruz.Sıradan olmak isteyen ancak sıradanlık hakkında hiçbir şey bilmeyen, izole bir dünyaya sıkışarak küçük zevklerden habersiz kalmış yalnız bir kadın çıkıyor karşımıza.Herkes gibi çok seven, bu uğurda fedakarlıktan kaçınmayan, yeri geldiğinde aşk acısını yaşayarak canlı hisseden ve hissettiren birini görüyoruz.Yapım bu "gerçek" Diana ile güçleniyor.Saf bir gönül ilişkisinde hissedilebilecekler gerçekçi bir kurgu ile işlenirken özenle seçilmiş doğal mekanlar ve özel anlar aşk atmosferini pekiştiriyor."Diana'nın hayat kesiti" anlamını yüklemeyince çok şık duruyor film.


Oyunculuk konusundaki eleştirilere katılıyorum.Karakter oyunculuğu gerektiren bu tarz biyografik çalışmaların altından kalkmak kolay iş değil.Naomi Watts'ın Diana performansı çoğu kişi gibi beni de tatmin etmedi.Daniel Day-Lewis - Lincoln ve Meryl Streep - Iron Lady gibi enfes yakın zaman performanslarına bakınca Watts'ın yeterli görülmemesi normal.Onun yerine geçecek herhangi bir oyuncu en az onun kadar oynayabilirmiş.Prenses'e ait bir kaç mimik ve hareket dışında kayda değer bir görüntü çıkaramamış.Buna rağmen buradan bir Oscar adaylığı kazanabilir mi göreceğiz ancak şimdilik zor gibi.Hasnat Khan rolündeki Naveen Andrews'e gözüm bir süre alışamadı, hep Lost'taki Sayid aklıma geldi.Daha sonra role oturdu ve pek sırıtmadı.Diana'nın makyajındaki isabetin de beklentimin altında kaldığını eklemek istiyorum, kesinlikle daha iyi olmalıydı.Kısacası karşılaştırıldığı Iron Lady'den oyunculuk ve makyaj anlamında ne yazık ki geri kaldı Diana.Ancak içerik açısından bakarsak Iron Lady'den daha üstün.

Diana, görülmemiş derecede düşük puanlar almış olsa da bu kadar yerden yere vurulmayı hak etmeyen bir dram.Muhteşem bir film değil ancak başarılı bir aşk hikayesi.Prensesin görünmeyen yüzü, yaşadığı aşk acısı ve yaptığı fedakarlıklar etkileyici bir şekilde aktarılmış.Filmin üzerindeki "Lady Diana" ambalajını sıyırdığınızda içinizi burkan bir yaşanmışlıkla karşılaşacaksınız.

2 yorum:

  1. Yok artık diyorum !! Rotten Tomatoes: 3/100, Metacritic puanı: 23/100 ve imdb: 4.3/10 mü?? Cidden oha yani bu kadar mı yerlerde sürünüyor.. Bu 3 sitenin de bu kadar az puan verdiği bir film izlemedim şimdiye kadar. Sonuçta yönetmen Oliver Hirschbiegel değil mi? Bu adamın elinden ne efsane filmler çıktı be bu kadar mı düşer? Cidden hayret kaldım, ama herhalükarda izleyecem, sırf bu kadar kötü mü acaba diye merak ettiğim için. Ama senin puanın gayet yüksek :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnan ki bu kadar düşük puanlar alacak bir film değil.Diana'ya efsane gözüyle bakılıyor, o nedenle prensesin hayatını irdeleyen, ağır bir yapım bekliyorlardı.Karşılarına gizli bir aşkın hikayesi çıkınca beklentilerini karşılamadı.Filmin Diana'nın hayat hikayesini anlatmak, iddialı bir prodüksiyon çıkarmak gibi bir derdi yok.Prensesin tutkuyla yaşadığı aşkı izleyiciye aktarmak istiyor sadece.Bu filmden tat almak için "Diana" adını kafandan silip sıradan iki insanın aşk macerasıymış gibi izlemen lazım.O zaman etkileyici ve zevkli bir drama dönüşüyor.Yıllarca hatırlanacak bir iş değil belki ancak 4.3 gibi berbat puanları da hiç mi hiç hak etmiyor.

      Sil