1 Şubat 2013 Cuma

BEASTS OF THE SOUTHERN WILD


Türkçe adı: Düşler Diyarı
Yapım: ABD
Gösterime girdiği sene: 2012
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2013
Tür: Dram, Fantastik
Yönetmen: Benh Zeitlin
Senaryo: Lucy Alibar, Benh Zeitlin (senaryo) , Lucy Alibar (tiyatro oyunu)
Oyuncular: Quvenzhané Wallis, Dwight Henry, Levy Easterly
Süre: 93 dk.
IMDB puanı: 7.4/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 86/100
Rotten Tomatoes puanı: 86/100
Beyaz Perde puanı: 5/5
Divx Planet puanı: 7.6/10
Benim puanım: 7.2/10

 

 
Bu senenin bağımsız film kontenjanını kullanarak karşımıza gelen Beasts of the Southern Wild, yönetmeninin ilk uzun metraj denemesi olmasından ve tamamen profesyonel olmayan oyuncular kullanmasından dolayı dikkatleri üzerine çekiyor.Sundance ve Cannes film festivallerinde ödülleri topladıktan sonra gözünü Oscar’a diken yapımın hedefi basit bir kurgu ile de hayata dair dolu dolu mesajlar verilebileceğini kanıtlamak.

New Orleans açıklarında, Küvet (Bathtub) adı verilmiş bir bölgede yaşayan ilkel bir topluluk ana karadaki modern insanlardan su üzerinde bulunan kalın bir duvarla ayrılmıştır.Bu seti aşıp karşı tarafa geçmezler.Normal yaşamın tüm keşmekeşliğinden tamamen izole halde kendilerine has bir düzen kurmuşlardır.Hikayenin merkezinde yer alan 6 yaşındaki Hushpuppy (Quvenzhané Wallis) de bu düzeni paylaşanlar arasındadır.Annesi tarafından doğumda terk edilmiş bu küçük kız çocuğu (annenin terk etme şekli de seyircinin hayalgücüne bırakılmış aslında), babası ile huzurlu bir hayat sürmekteyken okyanustaki buzulların eriyip Küvet’i sular altında bırakması sonucu halkıyla birlikte yaşam savaşı vermek zorunda kalır.


 
Küvet’in sakinleri tamamen özgür ve huzurlular çünkü diğer insanlar gibi teknoloji ve gelişmişlik içinde türlü kurallarla kısıtlanmış, bu hayatın esiri olmuş bir toplum değiller.Basitçe yaşadıkları hayatlarında çağın getirdiği tüm yeniliklerden uzaklar ve kafaları rahat.”Cehalet mutluluktur” mottosunun tadını çıkarıyorlar.Asıl izole yaşayanların kendileri değil, diğer toplumlar olduğunu işaret ediyorlar bize.Tabi her şey böyle güllük gülistanlık değil.Onların da kendilerine has dertleri var.Etraflarını kaplayan, onlara yaşam alanı yaratan doğa ile hep bir mücadele içindeler.

Bir takım metaforlar ile desteklenmiş yapım ”en ufak bir şey bozulursa tüm dengeler bozulur” ana fikrinin etrafında dolaşıyor.Küçük Hushpuppy bu dengenin bilincinde.Sanki evrende düzeltilmesi gereken her şeyin yükü onun ufacık omuzlarında.Hikaye boyunca hep bir şeyleri tamir etmek için uğraşıyor.Annesini bularak uzak kaldığı şefkat duyusunu tatma hevesi de bunun örneği.

 
Aslında film sadece bazı mesajlar verip farkındalık yaratmak derdinde.Daha fazlası için uğraşmıyor, muhteşem bir kurgu veya hikaye sürükleyiciliği vadetmiyor.Sadece mesaj ileten filmlere doymuş bünyeleri tatmin etmeme olasılığı var.Duygu aktarımı ve olayları dramatizeleştirme gücü bu tarz izleyicilere yeterli gelmeyebilir.İçerik olarak dolu ve ağır bir çalışma olmasından dolayı da herkese hitap etmeyebilir.Çok özgün bir yapım olduğu açık ve net ancak tüm bunlar göz önünde bulundurularak izlenmeli.

Yapımdaki muazzam oyunculuklar için ayrı bir parantez açmak gerek.Daha önce de yazdığım gibi hiç profesyonel olmayan oyunculardan kurulu filmin bu alandaki başarısının yanında, bir de oyunculuk dalında Oscar adaylığı çıkartmış olması takdire şayan gerçekten.Hushpuppy karakterine hayat veren 2003 doğumlu Quvenzhané Wallis o gece ödül için kırmızı halıda yürüyecek.”En İyi Kadın Oyuncu” dalının tarihteki en genç adayı olan küçük oyuncu, ilginç bir de tecrübe yaşayacak çünkü aynı dalda yarışacağı Emmanuelle Riva (Amour) da “Oscar Ödülleri Tarihinin Aday Gösterilen En Yaşlı Oyuncusu” ünvanını taşımakta.Sırf bu ikiliyi bir arada görmek için bile töreni iple çekmekteyim.

 
4 dalda Oscar’a aday gösterilen bağımsız filmimiz Beasts of the Southern Wild çok abartılmamalı.İyi ama harika veya muazzam değil.Hep bir kısa film veya belgesel tadındaymış gibi ilerleyen ve kafamda tam bir film olarak konumlandıramadığım bu yapım, beklentiyi yüksek tutmadan, özgün bir şeyler görmek için izlenmeli.Düşük bütçesi, ilk defa kamera karşısına geçen amatör oyuncuları ve farklı bir anlatım tarzı kullanarak vermek istediklerini basit bir dille kafalara kazıması nedeniyle sonuna kadar saygı duyulup takdir edilmeyi hak ediyor.Tüm özellikleriyle sinema sanatına renk kattığı kesin.

2 yorum:

  1. Bir film eleştirisi blogu daha buldum. Çok iyi artık ara ara uğrar günah çıkartırım. :) Film de yorumuna göre izleme listeme dahil oldu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de senin bloguna dolaşırken rastladım, takibe devam edeceğim.Buralara da her zaman beklerim.

      Filme gelince, son zamanların en farklı işlerinden biri.Özgün bir şeyler görmek istiyorsan kaçırma derim:)

      Sil