12 Eylül 2012 Çarşamba

THE AVIATOR


Türkçe adı: Göklerin Hakimi
Yapım: ABD,Almanya
Gösterime girdiği sene: 2004
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2005
Tür: Biyografi,Dram
Yönetmen: Martin Scorsese
Senaryo: John Logan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio,Cate Blanchett,Kate Beckinsale
Süre: 170 dk.
IMDB puanı: 7.5/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 77/100
Rotten Tomatoes puanı: 87/100
Beyaz Perde puanı: 4.5/5
Divx Planet puanı: 7.2/10
Benim puanım: 7.6/10




Vizyona girdiği sene büyük ses getiren Martin Scorsese’nin yüksek bütçeli yapımı The Aviator, bizleri ABD’nin en zengin adamlarından biri olan Howard Hughes ile tanıştırıyor.Havacılık aşığı, obsesif bir adam olan Hughes’in çalkantılı yaşamı, çalışma azmi ve başarı hikayesi iddialı bir şekilde gözler önüne seriliyor.Başrolüne Scorsese’nin esas adamı Leonardo DiCaprio’yu taşıyan film, kendisi için başarılı bir biyografik çalışma tanımını kullanmamızı sağlıyor.
 
ABD’nin en büyük petrol zenginlerinden olan Howard Hughes, aslında bu işlerin hiçbiriyle ilgilenmeyen biri.Onun tek bir tutkusu var, o da uçmak.Gökyüzüne olan bu ilgisi yaşamındaki her ana işlemiş.Servetinin büyük bir bölümünü harcayarak çektiği ve o zamanların en yüksek maliyetli yapımı olan Hell’s Angels filmi, göklere duyduğu aşkın en büyük kanıtlarından.Daha sonra kurduğu havayolu şirketiyle dünyanın en büyük firmalarından biri olan PAN AM’a kafa tutması, bu tutkusunun aynı zamanda inat dolu bir rekabete dönüşebileceğini de gözler önüne sermekte.Azmi sayesinde kafasına koyduğunu gerçekleştirene kadar uğraşırken karşısına çıkan engeller onu durdurmaya pek yeterli olmuyor.Bu rekabetçi yapısı Hughes’a bir servet kaybettiriyor belki ama dünya havacılığına da inanılmaz artılar kazandırıyor.Sahip olduğu her şeyi gökyüzü aşkı için feda etmekten çekinmeyen bu adam, dünya havacılığının sınıf atlamasındaki en büyük rolü oynuyor.



Bu kadar büyük başarısının yanında hastalıklı bir tarafı da var Hughes’in.Öyle büyütüldüğünden midir bilinmez, Obsesif Kompulsif Bozukluk mağduru.Mikrop kapma korkusundan sürekli ellerini yıkaması,insanlarla hiçbir şeyini paylaşmak istememesi,her şeye mükemmeliyetçi yaklaşarak beğenmemesi gibi takıntıları birlikte yaşamak zorunda olduğu birer lanet gibiler.Bu aşırı kontrole dayalı paranoyalarının zamanla hayatını ele geçirmesine engel olamıyor.Hastalığı öyle boyutlara ulaşıyor ki, kafayı yemeye başlıyor Hughes.Bu kadar saplantılı ve hastalıklı bir insanın son derece başarılı bir iş hayatına sahip olması da ayrı bir tezat oluşturarak bizleri şaşırtmıyor değil hani.

Hughes’in kadınları da ayrı bir mevzu.Dönemin neredeyse bütün ünlü hanımefendileriyle ilişkisi olmuş.Katharine Hepburn, Ava Gardner ve Ginger Rogers gibi dönemin efsane isimleri bir şekilde Hughes’in hayatından geçmiş.Ancak ne yazık ki çapkınlığı dillere destan olan bu zengin adam, iş hayatındaki başarısını aşk hayatına yansıtamamış.İşe aşırı düşkünlüğü kadınlarıyla arasını açmış.Hastalığından kaynaklanan takıntılarını zaman zaman geri plana atmasını sağlayan bu gönül ilişkileri, The Aviator’da da geniş bir yer bulmakta.


Leonardo DiCaprio filmde tek başrol olarak çıkıyor karşımıza.Özellikle Hughes’in kafayı yediği sahnelerde oldukça etkileyici bir oyunculuk çıkardığını söylemek gerek.Muhteşem bir kadın olan Kate Beckinsale’i de Ava Gardner rolünde görme şansımız oluyor.Ancak The Aviator’un gerçek yıldızının kesinlikle Katharine Hepburn’ü canlandıran Cate Blanchett olduğu su götürmez bir gerçek.Hepburn’ün mimiklerini ve özellikle aksanını kusursuz bir şekilde uygulayarak unutulmaz bir performans sergileyen Blanchett, The Aviator’un o seneki Oscar töreninden başarıyla çıkmasını sağlayanların en başında yer almıştı.The Aviator aday olduğu 11 dalın 5’inde ödülü kucaklarken, Blanchett de “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı”na uzanmıştı.

 
The Aviator, Scorsese’nin hoş işlerinden bir tanesi.İş adamı, yatırımcı, yapımcı, yönetmen Howard Hughes’in çalkantılı yaşamını mümkün olduğunca derin ve ayrıntılı işlemeye çalışmış.Senaryoda Hughes’in ölümüne yer vermemiş belki –ki kendisi çok sevdiği göklerde ölmüştür- ancak genel anlamda başarılı bir iş çıkarmış.Kendisinin suç temalı filmlerini izlemeye alışmış olsak da böyle bir biyografiden alnının akıyla çıktığını söyleyebiliriz.Ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın da bir Howard Hughes biyografisi çekmeye hazırlandığı şu zamanlarda (sonra vazgeçtiğini söyledi ancak çıkmadık candan ümit kesilmez:)) hala izlememiş olanlar için güzel bir seçenek The Aviator.Eğer biyografi de seviyorsanız ilgilinizi çekecek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder