Türkçe adı: Göklerin Hakimi
Yapım: ABD,Almanya
Gösterime girdiği sene: 2004
Türkiye’de gösterime
girdiği sene: 2005
Tür: Biyografi,Dram
Yönetmen: Martin Scorsese
Senaryo: John Logan
Oyuncular: Leonardo DiCaprio,Cate Blanchett,Kate Beckinsale
Süre: 170 dk.
IMDB puanı: 7.5/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 77/100
Rotten Tomatoes puanı: 87/100
Beyaz Perde puanı: 4.5/5
Divx Planet puanı: 7.2/10
Benim puanım: 7.6/10
Vizyona girdiği sene büyük ses getiren Martin
Scorsese’nin yüksek bütçeli yapımı The Aviator, bizleri ABD’nin en zengin
adamlarından biri olan Howard Hughes ile tanıştırıyor.Havacılık aşığı, obsesif
bir adam olan Hughes’in çalkantılı yaşamı, çalışma azmi ve başarı hikayesi
iddialı bir şekilde gözler önüne seriliyor.Başrolüne Scorsese’nin esas adamı
Leonardo DiCaprio’yu taşıyan film, kendisi için başarılı bir biyografik çalışma
tanımını kullanmamızı sağlıyor.
ABD’nin en büyük petrol zenginlerinden olan
Howard Hughes, aslında bu işlerin hiçbiriyle ilgilenmeyen biri.Onun tek bir
tutkusu var, o da uçmak.Gökyüzüne olan bu ilgisi yaşamındaki her ana
işlemiş.Servetinin büyük bir bölümünü harcayarak çektiği ve o zamanların en
yüksek maliyetli yapımı olan Hell’s Angels filmi, göklere duyduğu aşkın en
büyük kanıtlarından.Daha sonra kurduğu havayolu şirketiyle dünyanın en büyük
firmalarından biri olan PAN AM’a kafa tutması, bu tutkusunun aynı zamanda inat
dolu bir rekabete dönüşebileceğini de gözler önüne sermekte.Azmi sayesinde
kafasına koyduğunu gerçekleştirene kadar uğraşırken karşısına çıkan engeller
onu durdurmaya pek yeterli olmuyor.Bu rekabetçi yapısı Hughes’a bir servet
kaybettiriyor belki ama dünya havacılığına da inanılmaz artılar
kazandırıyor.Sahip olduğu her şeyi gökyüzü aşkı için feda etmekten çekinmeyen
bu adam, dünya havacılığının sınıf atlamasındaki en büyük rolü oynuyor.
Bu kadar büyük başarısının yanında hastalıklı
bir tarafı da var Hughes’in.Öyle büyütüldüğünden midir bilinmez, Obsesif
Kompulsif Bozukluk mağduru.Mikrop kapma korkusundan sürekli ellerini
yıkaması,insanlarla hiçbir şeyini paylaşmak istememesi,her şeye mükemmeliyetçi
yaklaşarak beğenmemesi gibi takıntıları birlikte yaşamak zorunda olduğu birer
lanet gibiler.Bu aşırı kontrole dayalı paranoyalarının zamanla hayatını ele
geçirmesine engel olamıyor.Hastalığı öyle boyutlara ulaşıyor ki, kafayı yemeye
başlıyor Hughes.Bu kadar saplantılı ve hastalıklı bir insanın son derece
başarılı bir iş hayatına sahip olması da ayrı bir tezat oluşturarak bizleri
şaşırtmıyor değil hani.
Hughes’in kadınları da ayrı bir mevzu.Dönemin
neredeyse bütün ünlü hanımefendileriyle ilişkisi olmuş.Katharine Hepburn, Ava
Gardner ve Ginger Rogers gibi dönemin efsane isimleri bir şekilde Hughes’in
hayatından geçmiş.Ancak ne yazık ki çapkınlığı dillere destan olan bu zengin
adam, iş hayatındaki başarısını aşk hayatına yansıtamamış.İşe aşırı düşkünlüğü
kadınlarıyla arasını açmış.Hastalığından kaynaklanan takıntılarını zaman zaman
geri plana atmasını sağlayan bu gönül ilişkileri, The Aviator’da da geniş bir
yer bulmakta.
Leonardo DiCaprio filmde tek başrol olarak
çıkıyor karşımıza.Özellikle Hughes’in kafayı yediği sahnelerde oldukça
etkileyici bir oyunculuk çıkardığını söylemek gerek.Muhteşem bir kadın olan Kate Beckinsale’i de Ava Gardner rolünde görme şansımız oluyor.Ancak The Aviator’un gerçek
yıldızının kesinlikle Katharine Hepburn’ü canlandıran Cate Blanchett olduğu su
götürmez bir gerçek.Hepburn’ün mimiklerini ve özellikle aksanını kusursuz bir
şekilde uygulayarak unutulmaz bir performans sergileyen Blanchett, The
Aviator’un o seneki Oscar töreninden başarıyla çıkmasını sağlayanların en
başında yer almıştı.The Aviator aday olduğu 11 dalın 5’inde ödülü kucaklarken,
Blanchett de “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı”na uzanmıştı.
The Aviator, Scorsese’nin hoş işlerinden bir tanesi.İş adamı, yatırımcı, yapımcı, yönetmen Howard Hughes’in çalkantılı yaşamını mümkün olduğunca derin ve ayrıntılı işlemeye çalışmış.Senaryoda Hughes’in ölümüne yer vermemiş belki –ki kendisi çok sevdiği göklerde ölmüştür- ancak genel anlamda başarılı bir iş çıkarmış.Kendisinin suç temalı filmlerini izlemeye alışmış olsak da böyle bir biyografiden alnının akıyla çıktığını söyleyebiliriz.Ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın da bir Howard Hughes biyografisi çekmeye hazırlandığı şu zamanlarda (sonra vazgeçtiğini söyledi ancak çıkmadık candan ümit kesilmez:)) hala izlememiş olanlar için güzel bir seçenek The Aviator.Eğer biyografi de seviyorsanız ilgilinizi çekecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder