14 Ocak 2013 Pazartesi

LIFE OF PI


Türkçe adı: Pi’nin Yaşamı
Yapım: ABD, Çin, Tayvan
Gösterime girdiği sene: 2012
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2012
Tür: Macera, Dram
Yönetmen: Ang Lee
Senaryo: David Magee (senaryo) , Yann Martel (roman)
Oyuncular: Suraj Sharma, Irrfan Khan, Adil Hussain
Süre: 127 dk.
IMDB puanı: 8.3/10
IMDB Top 250 sırası: 181
Metacritic puanı: 79/100
Rotten Tomatoes puanı: 89/100
Beyaz Perde puanı: 4/5
Divx Planet puanı: 7.7/10
Benim puanım: 8.2/10





Son zamanlarda din temasını sahiplenen yapımlara fazlasıyla rastlar olduk.Geçen yıl benim çok etkilendiğim bir çalışma olan Tree of Life vardı.2013’ün bu alandaki temsilcisi ise Yann Martel’in romanından uyarlanan Life of Pi oldu.Uzakdoğulu yönetmen Ang Lee bu yeni filminde din olgusuna, 7’den 70’e herkesi sarabilen, çok ince çizgileri olan bir hikaye ile değinmiş.Her yere dokunuyor ancak incitmiyor.Bu nedenle Akademi’nin “Best Motion Picture” dalındaki en kuvvetli adayı bu yıl.

Bir insan neden her dine inanmasın ki ? Bu düşünce ile tüm inançları az çok araştıran kahramanımız Pi, ailesinin sahip oldukları hayvanat bahçesini satmasıyla mecburi bir deniz yolculuğuna çıkar.Hayvanat bahçesine ait hayvanlarla çıktığı bu yolculuk, aynı zamanda o ana kadar tecrübe ettiği farklı din öğretileri sayesinde kendini bulacağı bir macera olacaktır.Ancak içinde bulundukları gemi bir fırtına sonucu okyanusun ortasında batar.Tüm ailesini kazada kaybeden genç Pi, vahşi Bengal kaplanı Richard Parker’la başbaşa kaldığı ufak bir botta yaşama tutunmaya çalışır.


Metafor içinde metafor barındıran Pi’nin bu yaşam savaşını tam bir hayat akışı kimliği olarak kabul edebiliriz.Okyanusta başına gelen her şey yaşamın bir özeti aslında.İç çekişmeler, vazgeçmeler, isyanlar, umutsuzluklar, başkaldırılar.Tüm bu zıtlıklar tadılması gereken birer tecrübe, birer test gibi.Bana göre filmde tanrı rolünü üstlenen metaforik kaplan karakteri, bazen vahşi bir yabancı, bazen de merhametli bir anne gibi davranarak bunun altını çiziyor.

Bir şeye inanma ve bağlanma duygusu bu filmin odak noktası.Tükenmenin kıyısına geldiğinde beliren bir umut veya nereye gideceği belirsizken aniden ortaya çıkarak ona yol gösteren bir işaret, genç Pi’nin yaşam savaşı sırasındaki rehberleri oluyor.Eşsiz sahnelerinin her birini bu duygularla dolduran Life of Pi, inanca dair kuvvetli bir macera olup çıkıveriyor.Filmin sonunda anlatılan hikayeyle de bizlere mesajı veriyor: ”Biz neye inanıyorsak gerçek odur.”.


Hikayesinin neredeyse tamamı okyanusta geçen Life of Pi, din felsefesi yaparken çok da keyifli dakikalar geçirmenizi sağlıyor.Kurgu ve görsellik harmonisi içinde kendinizden geçiyorsunuz.Doğanın tüm görkemi muazzam sahnelerle önünüze seriliyor.Bu seneki “Görüntü Yönetimi Oscarı” Life of Pi’ye gidecek gibi görünüyor.

11 dalda Oscar adayı olan Life of Pi'den ödül anlamında beklentim çok büyük.Akademi'nin Hint hikayelerini sevdiğini Slumdog Millionaire'i ödüle boğarak göstermiş olması da yapımın elini kuvvetlendiriyor."En İyi Film" dahil bir kaç dalda daha en büyük favorim olan Life of Pi, tam anlamıyla tecrübe edilmesi gereken epik bir destan.Aldığı övgüleri sonuna kadar hak ediyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder