6 Mayıs 2013 Pazartesi

SPARTACUS'E VEDA : WAR OF THE DAMNED




Bir televizyon efsanesi daha sona erdi.Bir sonraki bölümünü büyük bir gazla beklediğimiz Spartacus artık yok, olmayacak.Dizinin son sezonu War of the Damned gözleri yaşartan bir sonla bittiğinde bizler, yapımın üç buçuk senelik geçmişini şöyle bir gözlerimizin önünden geçirdik.Ne kadar da harika bir tecrübe yaşadığımızı bir kez daha anladık.Özellikle ben çok etkilendim bu sondan.Ağzımda buruk bir tatla da olsa kendisine çok alıştığım bu kahraman adam ve silah arkadaşlarının beyaz cama veda ettiği sezonu özetlemem gerektiğini biliyorum.

Spartacus ve isyancıların Glaber'ı öldürmesinden sonra başlıyordu War of the Damned.Kölelerin kahramanını bir türlü alt edemeyen Roma bu kez tarihe damgasını vuracak Marcus Crassus'u öne çıkartıyordu.Crassus kurduğu büyük orduyla Spartacus'un peşinden gidiyor, bizler de şahane bir kovalamaca-kapışma izliyorduk.Crassus asker gücüne ve entrika dolu oyunlarına güvenirken Spartacus stratejik zekasını ve kılıçtaki yeteneklerini ön plana çıkarıyordu.İkilinin muhteşem çekişmesi bizi sezon boyunca mest etti.



Marcus Crassus dışında yine çok etkili isimler dahil oldu diziye.Crassus'un oğlu Tiberius ve sağ kolu Julius Caesar, Roma tarafında birçok entrikaya imza atan isimlerdi.Ilithyia ve Lucretia'nın yerlerini doldurarak herkes tarafından nefret edilmeyi başardılar.Gannicus'un Saxa'dan kopup gönlünü kaptırdığı Sibyl, önce Spartacus'ten ölümüne nefret eden ancak daha sonra aşık olan Romalı Laeta, Crassus'un kölesi ve aşığı Kore, Kilikyalı korsanlar Heracleo ve Castus gibi karakterler de varlıklarıyla renk kattılar.Hepsi hikayeye cuk oturdu.

War of the Damned'de daha önceki sezonlarda olduğu gibi şarap, kan ve kadınlarla bezeli konsept devam etti.Zaten bunlar Spartacus dizisini zirveye taşıyan öğelerdi.Yapımın duygusal tarafına baktığımızda ise en yüksek dozun bu sezonda olduğunu görüyoruz.Hikayenin sonu olmasından dolayı bu çok doğal tabi.Ancak bu anlamda herkesin üzerine düşen görevi layıkıyla yapması hem seyirciyi derinden yaraladı hem de işin kalitesini arttırdı.Özellikle Spartacus ve Crixus'un fikir ayrılığına düşmesi ve bu ayrılığın sonlarını hazırlaması çok güzel anlatılmış.4 sezondur alıştığımız karakterlere veda ettiğimiz sahnelere ise diyecek hiçbir şey yok gerçekten.Duygusal anlamda herkes darmadağın oldu.Geçen sezon kafamızda onay veremediğimiz Liam McIntyre da bu sezon tam Spartacus rolüne oturmuş.Hiç kimse kendisini yadırgamadı bu defa.Özellikle son sahneleri muazzamdı.



Sezona eksi olarak eklenebilecek bir şey varsa o da bazı olayların yeterli uzunlukta anlatılamamış olması.Çok gerekli olmayan olaylara bölümler harcanırken kritik önem taşıyan hikayeler aceleye gelmiş.Buna örnek olarak Crixus'un Roma'ya zaferler eşliğinde yürüyüşünü verebiliriz.Bu önemli hareket 1-2 dakikalık görüntülerle geçiştirilmiş.Oysa birçok izleyici Roma yolundaki ilerleyişi sindire sindire izlemek isterdi.Korsanlarla olan muhabbet bölümler süreceğine bu zaferler serisi uzatılabilirdi.Genel olarak bakılırsa rahatlıkla 1 sezon daha devam edebilecek olaylar vardı.Dizinin bu anlamda bütçe sıkıntısı yaşayacağını hiç sanmıyorum.

War of the Damned'in bitiş jeneriğine ayrı bir paragraf açmalıyım.Tek kelimeyle kusursuzdu.4 sezonun özeti tüm karakterleriyle önümüze dökülürken inanılmaz anlar yaşadık, tüylerimiz diken diken oldu.Hele hele sonunda rahmetli Andy Whitfield'a yapılan saygı duruşu gözleri yaşarttı hatta ağlattı.

Sonuç olarak her güzel şey gibi Spartacus dizisi de bitti.Ancak bize yaşattığı duygularla adını tarihe altın harflerle yazdırdı.Bir daha bize bu tadı verebilecek başka bir dizinin çıkabilmesi çok zor.Sosyal medyada dizinin Marcus Crassus ve Pompei'yi odağına alarak devam edebileceği konuşuluyor.Böyle bir şey olursa da ne kadar alışabiliriz bilmiyorum.Spartacus bittikten sonra çok da önemi yok.Elveda isyancı kahraman.Rahat uyu Andy Whitfield.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder