18 Kasım 2011 Cuma

STARCRAFT DESTANI – BÖLÜM 1



Starcraft,bir bilgisayar oyunundan çok daha fazlasıydı.Çıktığı 1998 yılından beri büyük bir kitleyi peşinden koşturan bir efsaneydi,hala da öyle.Aradan 12 sene geçti,sevenleri bu yıllar içinde oynamayı hiç bırakmadılar.Blizzard firması ise 2010 yılında çok uzun bir bekleyişin ardından oyunun ikincisini çıkararak büyük hasrete son verdi.Daha çok uzun yıllar geçse de popülerliğinden hiçbir şey kaybetmeyecek oyunların başında gelen Starcraft hakkında bir yazı yazmasaydım çok ayıp olurdu.

Starcraft,oynanışı,atmosferi ve ırklar arası eşsiz dengesinin yanı sıra yarattığı evren ve hikayesiyle de dikkat çekmiştir her zaman. Ben de tamamen kendi yaptığım çeviri ve araştırmalarla hazırladığım,3 bölüm sürecek bu yazı dizimde Starcraft evreni ile hikayesine değinmek istedim.Oyunun öncesindeki hikayeden ırkların doğuşuna,oyun içi maceralardan savaşlara kadar çok ayrıntılı bir kaynağı bu yazı dizimde bulabileceksiniz.Starcraft 2’ye kadar olan tüm yaşananları bu 3 bölümde sizinle paylaşacağım.

Yazı dizimin ilk bölümünde oyun öncesi hikayeyi ve insan ırkı Terran’ın nasıl doğduğunu okuyacaksınız.Hiç bir yerde bulamayacağınız bu metni okurken keyif almanızı diliyor ve sizi ilk bölümle baş başa bırakıyorum.


OYUN ÖNCESİ HİKAYE VE IRKLARIN DOĞUŞU:

 
TERRAN
 
 
 
İnsan teknolojisi ve kültürü 20. yüzyılda cok büyük değişimlere uğradı.Teknolojik gelişmelerin en önemlisi üçüncü dünya ülkelerinin dahi gelismis askeri teknolojilere sahip olmasına ve geleneksel süper güçlere hem ekonomik hem de askeri açıdan kafa tutmalarına olanak sağladı.

21.yüzyılın sonunda özel şirketler siberteknoloji ve genetik manipülasyon teknolojileri geliştirdiler.Manipülasyonlar temel duyuları geliştirmekten telepatik iletişime kadar çeşitli mutasyonları mümkün hale getirdi.

22.yüzyılda,insan nüfusu 23 milyarı gösteriyordu ve sürekli çoğalmakta,dünya hızla kirlenmekte ve doğal kaynaklar tükenmekteydi.Dünya liderleri nüfus artışını durdurmak için sürekli uğraştılar,o dönemki genel kanı dünyanın kıyamete doğru gittiği yönündeydi.
İnsan genetiği kendi hesabına çalışan şirketler tarafından neredeyse tamamen değiştirilince,hümanistler,fundamentalistler ve diğer konservatif organizasyonlar bu şirketler ve sonuçları olan mutanlar ile kanun önünde mücadele ettiler.Birçok şirket kapandıysa da devam eden sivil karışıklık birçok şiddet kullanmaktan çekinmeyen terörist grupların oluşmasına neden oldu ve dünya insan medeniyetinin çökmesinin eşiğindeydi.

22 Kasım 2229 tarihinde insanlığın rotasını değiştirmek amacıyla yeni bir dünya düzeni kuruldu.United Powers League (UPL) adıyla duyurulan organizasyon işlevini yitirmiş bulunan Birleşmiş Milletlerin dağılmasıyla,"İnsanlığın Koruyucusu" olarak halihazırda Dünya nüfusunun 93%'unu kontrol altına alarak kuruldu.Sadece birkaç radikal Güney Amerika ülkesi etki alanı dışındaydı.

UPL "Aydın Sosyalist" bir organizasyon olarak kendisini tanımladı,ilk icraatlarından birisi de ırk ayrımını bitirmeye çalışmak oldu fakat bu süreçte faşist ülkelerin tepkileri nedeniyle pek başarılı olamadı.2231 yılında dinleri hedef almaya başladılar ve birçoğunu yasakladılar.UPL farklı kültürleri yok etti,İngilizceyi dünya dili olarak empoze etti ve bu süreçte birçok ülkenin dilini yasakladı.

Dini bir teşkilat olmamakla birlikte UPL "insanlığın sonsuzluğu" felsefesini benimsedi.UPL'nin güç sahibi üyelerinin baskısıyla gerekli yasal düzenlemeler hemen halledildi ve Arındırma Projesi başlatıldı.Projenin amacı mutasyon ve gereksiz sibernetik implantlardan insanlığı arındırmaktı.UPL dünyanın her yanına askeri güç göndererek hacker,sentetik,sibernetik kullanıcısı,korsan ve her türlü suçluyu etkisiz hale getirdi.Süreçte 400 Milyonun üzerinde insan öldü,fakat UPL medyayı tamamen kontrol ettiği için genel nüfusun bundan hemen hemen hiç haberi olmadı.İkiyüzlü icraatları haricinde zaten aşmış noktadaki teknolojiyi daha da başarıyla geliştirdiler.Bilimin yüzyıllarca umursanmamış alanları,uzay araştırmaları gibi,UPL tarafından yeniden araştırmalara açıldı.Warp motoru ve insanin derin-donmuş vaziyette hayatta kalmasını sağlayan teknikler uzaya açılmayı sağladı.40 yıl içinde UPL Güneş sistemindeki birçok uydu ve gezegende kolonilere sahip olmuştu.

Bu dönemde Doran Routhe adında genç ve dahi bir bilim adamı UPL içindeki gücünü sağlamlaştırmak için bir plan yaptı.Arındırma Projesi’nde yoktu çünkü tek düşündüğü ve yoğunlaştığı Güneş sisteminin dışına gitme fikri olmuştu.Routhe Güneş sisteminin dışından getireceği tonlarca mineral ve diğer kaynakların onu UPL'deki en güçlü adam yapacağını çok iyi anlamıştı.Teşkilat içerisindeki bağlantıları ve bir parça da şans ile binlerce insanin projesi için kobay olarak ele geçirilmelerini ve laboratuarına getirilmelerini sağladı.O insanlar yeni gezegenleri kolonize etme projesinde kullanılacaklardı.

Routhe ve bilim ekibi 56.000 mahkumu gizlice uykuya sokmayı ve transportlara yüklemeyi tasarlıyordu.Bundan önce mahkumlardaki genetik ve sibernetik değişimleri çok dikkatli bir şekilde inceleyen Routhe bu bilgileri devrimsel yapay zekaya sahip ATLAS bilgisayarına yükledi.Bilgisayar bütün verileri analiz etti ve mahkumlardan sadece 40.000 kişinin uzun süre dondurulmuş vaziyette uykuda hayatta kalabilecegi sonucunu çıkarttı.Bu 40.000 kisi isimleri Reagan,Argo,Sarengo,Nagglfar olarak konan 4 büyük taşıyıcı gemiye yerleştirildi.ATLAS Nagglfar gemisine yüklendi ve bütün gemilerin rotası Gantris 4 olarak ayarlandı,yolculuk insanlığın yapabildiği en gelişmiş warp motorları sayesinde sadece 1 sene sürecekti.

ATLAS uzay yolculuğu esnasında mahkumları taramadan geçirmeye devam etti ve sıra dışı bir şey keşfetti,yolcuların %1'den daha az bir kesimi psişik potansiyeli olan bir genetik mutasyon geçirmekteydi.Bu özellik tarama esnasında zayıftı fakat bir-iki jenerasyon sonra bütün kuvvetiyle ortaya çıkacaktı.Bilgiler hemen kaydedildi ve dünyaya gönderildi.Yolculuk ilerledikten sonra Nagglfar gemisindeki ATLAS ile bağlı yön bulma sisteminde korkunç bir arıza meydana geldi ve Gantris 4 ile Terran gezegenlerinin yerini tanımlayan bütün veriler silindi.Doran Routhe'nin deneyleri bu dönemde açığa çıktı;gemiler Gantris 4 gezegenini pas geçtiğinde ise bütün saygınlığını kaybetti.

Gemiler ışık hızını da asarak hiperuzayda 28 sene boyunca hedefsiz bir biçimde sürüklendi.Bu olay "Uzun Uyku" olarak adlandırılacaktı.Neredeyse tüm galakside 60.000 ışık yılı kat ettikten ve 28 sene boyunca daha warp hızında gittikten sonra nihayet gemilerin warp motorlari kritik bir seviyeye geldi ve gemiler normal uzaya döndüler.Az zaman sonra gemilerin motorları arızalandı ve yaşam destek sisteminin bataryaları tükendi.Acil durum programlarını çalistiran gemiler rotalarini bulundukları Koprulu-Sektorü’ndeki en yakın yaşama elverişli gezegene çevirdiler.Reagan ve Sarengo sonradan Umoja olarak adlandırılacak gezegene rotalarını çevirdiler,gezegenin atmosferine girerken ağır hasar gören Sarengo sert indi ve 8000 yolcusu öldü,düştüğü yerde Sarengo Kanyonu'nu olusturdu.Reagan ise daha şanslıydı ve bu dünyanın yüzeyine inmeyi başardı.İndikten sonra yolcular uyandırıldı.Uzun süren bir uykudan uyanan yolcular ilk şoklarını yaşadılar:Kendilerinin ve Dünya’nın nerde olduğuna dair hiçbir fikirleri olmadı çünkü ATLAS bir şekilde yolculuğun bütün verilerini silmişti.Gemilerden Argo,Moria olacak gezegene gitti ve yolcuları Reagan'in insanları ile ayni şoku yaşadılar,Sadece Tarsonis’e inmeyi başaran Nagglfar'in insanları ATLAS gemilerinde olduğu için verilere ulaşabildiler ve korkuları gerçek oldu: Dünyayı bir daha asla göremeyeceklerdi.Şayet Dünya’nın yerini bilselerdi bile Nagglfar tamir olamayacak kadar hasar görmüştü.Gemilerin yolcuları yeni dünyalarında yayıldılar,gemilerindeki imkanları en iyi şekilde kullanarak hayatta kalmaya çabaladılar.Sürgünler böylece kurtulmuştu ve hasarlı gemilerden kurtardıkları mallarla ve birer sığınak bulma ümidiyle artık 3 farklı dünyada yayılmaya başladılar.




Her gezegendekiler "Yeni Dünya" adını verdikleri ortamda yaşamaya çalışıyorlardı. Dostlarının sistemdeki diğer dünyalara yayılmalarından habersiz, başıboş Terranlar ellerine geçen her kaynağı değerlendirmeye uğraşıyordu. Gemilerden gerekli eşyaların sökülmesiyle gezegenler arası mesafede iletişimden soyutlanmışlardı ve ayrı gruplarda yüzyıllarca yaşadılar. Daha kısa bir sürede 3 ayrı Terran grubu kardeş kolonilerini fark ettiler ve 3 koloninin tekrar uzayda birleşmeleri 60 yılı alacak olsa da, her biri kendi içlerinde başarılı topluluklar kurdu. Kolonilerden teknolojik ve diğer açılardan en gelişmiş olan Tarsonis, kısa zamanda 2. nesil yarı-warp motorları geliştirdi. Böylece yıldız sistemindeki sayısız gezegenden bazılarını ve Uzun Uyku'dan diğer kurtulanların gezegenlerini keşfettiler.

Artık birleşmişler ve üç koloni karşılıklı ticaret ve alışverişten faydalanmaya başlamıştı. Tarsonis' in birleşik bir devlet kurmak için Umoja ve Moria' ya sürekli baskı kurmasına rağmen 2 koloni sürekli reddetti. Tarsonis filosu Koprulu Sektörü adını verdikleri Terran bölgesindeki uzayda keşiflerine devam etti.

Sistemdeki diğer yedi dünyada keşfettikleri görkemli koloniler güçlü Tarsonis ordusunun daha da büyümesine yardımcı olmuştu. Tarsonis kolonileri Terran Konfederasyonu adını verdikleri yeni bir hükümet kurdu. Sektör' deki en fazla maden ocaklarından faydalanan Morian kolonisi Konfederasyon' un bölgeye yerleşip madenlerin kontrolünü almasından korkuyordu. Böylece gizli ve ortak Kel-Morian Karteli kuruldu; amacı Konfederasyon tarafından rahatsız edilen Maden Loncaları'na yardım etmekti. Konfederasyon ve Kartel arasında gerginlik arttı ve Lonca Savaşları patlak verdi.

Lonca Savaşları dört yıl kadar sürdü ve sonunda Konfederasyon'un Kartel'le görüşmeleriyle barış sağlandı. Kel-Morian Kartel' i, özerkliğini koruyabilmiş olmasına rağmen işletimindeki madenlerin neredeyse tamamını Konfederasyon' a kaptırdı. Konfederasyon' un çirkefliğini fark etmiş olan Umoja kolonisi, Umojan Protectorate’i kurdu. Sonuçta, Konfederasyon, Lonca Savaşları'yla Terran güç yapısının önemli bir taşı olduğuna emin olmuştu.

Konfederasyon'un gücü bitmek tükenmek bilmeyen genişlemelerine paralel olarak ilerliyordu. Konfederasyon yurttaşlarını suistimal ettikçe korsan grupları ve radikal milisler, her fırsatta ortaya çıkmaya başladı. Bunun da en belirgin örneği Korhal' ın isyanı oldu.



Konfederasyon'un Korhal 4'te sahip olduğu koloni en gelişmiş kolonilerden idi.Koloniyi yöneten Senatör Angus Mengsk Konfederasyon'un işlediği bazı suçlara tanık oldu ve gördüklerini gizli kanallardan halka anlattı.2478 yılında Senatör ve Umojan hükümeti gizli hazırlıkları tamamlayarak bir isyan başlattılar ve yüzlerce Konfederasyon askerini yok ettiler.2489da Lonca Savaşları’nın sona ermesini fırsat bilen Mengsk Korhal'in bağımsızlığını açıkladı.Basit isyanlar olarak başlayan hareket kısa sürede Konfederasyon milisiyle silahlı çatışmaya dönüştü.Olağanüstü durum ilan edildiyse de isyanı bastırmak için yeterli olmadı.İsyan ancak Senatör Angus Mengsk ve bütün ailesi(oğlu Arcturus hariç) Ghost adi verilen suikastçiler tarafından katledildiğinde durdu.Öldürülen Angus Mengsk’in kafası koparılmıştı ve hiç bir yerde bulunamadı.

Arcturus Mengsk,senatörün oğlu,bir Konfederasyon tüccarı idi ve babasının eylemlerinden pek hazzettiği söylenemezdi.Acı haberi aldı,ama gerçeği bir şekilde öğrendi ve babasının onuru için isyana liderlik etmeye karar verdi.Bu isyanda Arcturus Mengsk Umojan Protectorate’ten yardım alıyordu.Konfederasyon bu bilgiyi öğrendi.

İki yıl sonra Arcturus Mengsk Umoja'yi ziyaret ederken,Konfederasyon Korhal'i hedef alan esi görülmemiş büyük çaplı bir Nükleer saldırı düzenledi,saldırıda nüfusun tamamına yakını öldü.Korhal simsiyah bir küreye döndü.Mengsk ve saldırıyı atlatabilen Korhal halkı Konfederasyon'u devirmeye yemin ettiler böylece Korhal Oğulları adıyla organize oldular.

Korhal Oğulları’nın ilk eylemleri Konfederasyon kontrolündeki medya ve halk desteğinden yoksun olmaları sebebiyle başarısız oldu,başarılı olan sonraki eylemleri de ya çarpıtılarak kitlelere duyuruldu yada hiç duyurulmadı.Bu durum onları Konfederasyon'a karşı çok büyük bir darbe indirmeye itti.Korhal Oğulları Vyctor 5'teki Fujita Tesisine saldırdı.Tesis "Fujita Zirvesi" olarak adlandırılan gezegenin o bölgesine ait bir yerel hava sisteminde yer alıyordu.Tehlikeli hava durumu ve aktif savunma sistemleri istenmeyen kişileri dışarıda tutmakta çok başarılıydı.Ele geçirdiği savaş gemisi Hyperion ve küçük bir saldırı grubu ile Mengsk tesise sızmayı başardı.Fujita içerisinde Konfederasyon'un devlet sırrı olan Zerg araştırma programı yürütülüyordu.Tesiste ayrıca Ghost’lardan Sarah Kerrigan'ı buldu,araştırmalarda yer alıyordu kendisi.Zerglerin ne işe yarayacaklarını bilemeyen Korhal Oğulları hepsini öldürdü,bilim adamları ve Kerrigan'i yanlarında götürdüler.Kısa süre sonra Mengsk,Kerrigan ile birlikte Tarsonis’teki Ghost Akademisi’ne saldırdı.Operasyon bir fiyasko ile sonuçlandı,adamlarının neredeyse tamamını kaybeden Mengsk,Kerrigan'ın da yardımıyla kaçmayı başardı.

Terranlar kendi aralarında savaşırken asıl tehlikenin farkına bile varmadılar.Bir gün bir anda hiçbir uyarı vermeden elli kadar yabancı savaş gemisi uzaktaki bir Konfederasyon kolonisi olan Chau Sara'nın gökyüzünde alçaldı. Devasa gemiler aniden kuşkulu koloninin tüm yerleşim birimlerine birden saldırdı. Daha önce eşi görülmemiş bu saldırı Konfederasyon güçlerini habersiz yakalamış, Terran filolarını dağıtmıştı. Terranlar yabancı yaratıkların hiçbirini yakalayamadan kendilerini bu yeni, gizemli düşmandan korumak üzere hızlı bir şekilde geri kaçtılar.

Yaratıkların filosu bir başka Terran gezegeni Mar Sara'ya doğru ilerlerken Konfederasyon biçimsiz bir orduyla karşı saldırı başlattı. Bu arada kendilerini Protoss olarak tanıtan yaratık filosu, gizemli bir şekilde güçlerini geri çekerek koloniyi geride bıraktı. Hemen ardından, Mar Sara'nın dışında ikinci ve korkunç bir yaratığın varlığı fark edildi. Bu yeni böceksi işgalciler az önce koloniye saldıran Protosslar’dan çok farklıydılar.

Hiçbir Terran kuvveti bir değil iki tane garip yaratık ırkını ortadan kaldıracak güçte değildi. Ortak bir paranoyak korkuyla dehşete düşmüş ve kendi politik iç savaşlarıyla çaresiz durumdaki koloniler, Terran Sektörü’nün ortasında patlak veren savaşa doğru ilerleyen ve sayıları sürekli artan işgalci yaratık akınlarını sadece oturup seyredebiliyordu.

2 yorum:

  1. kardeşim süpersin çok teşekkür ederim aradığım hikayeyi yazmışsın emeğine ellerini sağlık harika olmuş!!!!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. orumunuzu aynen yeni sitemdeki aşağıdaki linke taşıyabilir misiniz?
      http://pispapaz.com/2011/11/18/starcraft-destani-bolum-1/

      Sil