9 Mayıs 2013 Perşembe

STOKER


Türkçe adı: Lanetli Kan
Yapım: ABD, İngiltere
Gösterime girdiği sene: 2013
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2013
Tür: Dram, Gizem, Gerilim
Yönetmen: Chan-wook Park
Senaryo: Wentworth Miller, Erin Cressida Wilson (senaryo)
Oyuncular: Mia Wasikowska, Matthew Goode, Nicole Kidman
Süre: 99 dk.
IMDB puanı: 7.5/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 58/100
Rotten Tomatoes puanı: 67/100
Beyaz Perde puanı: 4/5
Divx Planet puanı: 7.2/10
Benim puanım: 7.4/10




"Hiç yanınızda bulunmayan birine aileden diyebilir misiniz?"


Oldboy ile çağdaş sinemaya farklı bir şekilde bakmamı sağlayan yönetmen Chan-wook Park'ın Hollywood'a ilk adım attığı filmi Stoker'ın herhangi bir türe ait olduğunu söylemek zor.Babasının ölümünden sonra manen tökezleyen India'nın, aniden ortaya çıkan ve varlığından hiç haberdar olmadığı gizemli amcası Charles'la tanışarak hayatının değişmesini ve kendini keşfetmesini betimleyen hikaye farklı janrların harmanından yapılanmaya çalışıyor.Ancak işin aslında yapımı nasıl tanımladığınızın ya da hangi gözle izlediğinizin çok da önemi yok.Chan-wook Park'ın dokunuşları dışında silik kalan Stoker tam bir yönetmen filmi çünkü.

Prison Break'den Michael Scofield olarak tanıdığımız Wentworth Miller'ın yazdığı senaryo biraz düz.Daha doğrusu 5 dakikada anlatılabilecek sıradan ve albenisiz bir hikaye.İşte tam burada devreye Park giriyor.Filmin tamamına elinin değdiği ve işi adam ettiği belli.Bu biçimsiz hamura verilebilecek en güzel şekli vermiş.Bunu en net gördüğümüz yer sahne geçişleri.Birbirini takip eden sahnelerdeki dağınık ve keskin geçişler teknik kurgunun başarısını perçinliyor.Son ana kadar sır vermeyen ama karmaşık ipuçları serpiştiren, bunu yaparken de geren bir kıyafet giydiriyor filme.Bu dağınık keskinlik senaryonun sıradanlığını da ortadan kaldırarak dikkatimizi olaylara ve karakterlere çekmemizi sağlıyor.India zihnindeki puzzleları birleştirirken bunu eş zamanlı olarak izleyicinin de yapmasını sağlıyor.Sanki o ne görüyor, biliyor ve öğreniyorsa bunu bizler de tekrarlıyoruz algısını tetikliyor.Stoker'da Park'ın takındığı tavrın en can alıcıcısıysa bazı sahneleri kullanarak farklı kararkterlerin paralelliğini anlatış biçimi.India ve annesinin sabah gözlerini açma sahnelerinin tıpatıp aynı oluşu buna bir örnek.Bunun gibi spoiler olabilecek birçok özgün sahne var.Kısacası yönetmenin stilini tamamlayan ince zekası tatsız senaryoyu allayıp pullamış.


Daha önce de bahsettiğim gibi India'nın zihnindekiler dağınık.Her şeyini paylaştığı babasını kaybettikten sonra çıkagelen amcası bulandırıyor kafasını aslında.Boşluğa düşmüş genç bir kız olarak amcasının kendini tanıtmaya çalışmasına müsamaha göstermek durumunda kalıyor.İlk başta çekimserlik ve endişe dolu ilişkileri zamanla yumuşuyor.Charles, annesinden hep uzak duran babacı tavırlı India'ya yeni bir yol çizmeye çalışıyor.Ucundan hafifçe sezilen elektra kompleksinin de etkisiyle India'nın alakası babasının yerine geçen amcasının üzerine kayıyor ve tüm olayların nedenini keşfetmeye başlıyor.

Yönetmenin diğer filmi Oldboy ile Stoker'ı karşılaştırmak veya Oldboy'daki tadı aramak çok abes olur.Oldboy muhteşem işlenmiş bir intikam filmiydi.Senaryosu, hikayesi, kurgusu ve tarzı çok güçlüydü.Stoker ise bir kızın ve ailesinin yaşamına yoğunlaşmış psikolojik bir analiz olabilir sadece.Gerilimin farklı bir türü gibi.Ne güç ne de tarz olarak karşılaştırma yapılacak bir noktada değil.Ancak iki film arasında yönetmenin tavrı açısından büyük bir benzerlik var.Bu benzerliğin nedeni Park'ın olaylara ve karakterlere retrospektif yaklaşımı.Tüm hikayenin tamamen geçmişle bağlantılı olma durumu.Stoker da Oldboy gibi geçmişin üzerine kuruyor hikayesinin temellerini.Park'ın bu tarz bağlantıları olan hikayeleri işlemeyi sevdiğini artık öğrendik.


Park'ın filme katmak istediği durgun ve gizemli havaya oyuncular iyi ayak uydurmuş.Tek tek bakıldığında göze çarpan bir özellikleri yok ancak yönetmenin anlatım tarzıyla ve bakış açısıyla takım uyumu yakalıyorlar.Hikayeye yakışmışlar.Özellikle India rolündeki 89 doğumlu Mia Wasikowska'nın oyunculuk işini iyice kaptığını görmek mümkün.Sadece Nicole Kidman'dan artık sıkıldığımın farkına vardım.Eski tadı kalmamış güzel oyuncunun.

Sundance Film Festivali'nde ilk gösterimini yapan Stoker'ın tamamen yönetmeninin elinde şekil alan bir yapısı var.Zaten bütün yazı boyunca Park üzerinden konuşmuş olmam ve sürekli onu övmem bunu net bir şekilde ortaya koyuyor.Parıltısız senaryosundan dolayı çok da akıllarda kalmayacak bir iş olacakken yönetmeninin ışıldayarak kendi gizli propagandasını yaptığı stilize bir eser olarak anılacak artık.Chan-wook Park'ın işini ne kadar iyi yaptığını görmek için en mantıklı seçimlerden biri Stoker.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder