5 Eylül 2013 Perşembe

THE CONJURING

Türkçe adı: Korku Seansı
Yapım: ABD
Gösterime girdiği sene: 2013
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2013
Tür: Korku, Gerilim
Yönetmen: James Wan
Senaryo: Chad Hayes, Carey Hayes
Oyuncular: Patrick Wilson, Vera Farmiga, Ron Livingston
Süre: 112 dk.
IMDB puanı: 7.7/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 68/100
Rotten Tomatoes puanı: 86/100
Beyaz Perde puanı: 4/5
Divx Planet puanı: 7.8/10
Benim puanım: 7.8/10





Sinema izleyicisini korkutmak artık gerçekten çok zor.İnsanlar klişe konulardan, kendini tekrar eden kurgulardan sıkıldılar.Yapımcı ve yönetmenler için farklı senaryolar bulmak da zorlaştı.Son zamanlarda hikayelerin içine fantastik öğeler kondu, yine olmadı.Özellikle bir kaç senedir çekilen neredeyse her korku/gerilim filminin temeli, bıkkınlık veren "geçmişi sorunlu ev" temasından meydana geliyor.The Conjuring'in fragmanını izlediğimde yine bu tarz klişe bir filmin geldiğini düşünmüştüm.Düşünmez olaydım.Yapım benimsediği tarz ve yönetmeninin dokunuşuyla bilindik temaları stilize etmiş.Benim gibi çok farklı olmadıkça korku filmlerinden etkilenmeyen birini bile sağlam bir biçimde silkelemeyi başardı.Çok tedirgin olacağınızı baştan söyleyeyim.

1970'lerde birebir yaşanmış olayları konu edinen filme geçmeden önce ünlü Warren çiftinden bahsetmek gerek.Zaten Warrenler de The Conjuring'in merkezindeler.Kendileri o dönemde yaşayan ve paranormal olayları araştıran bir karı-koca.Özellikle Lorraine Warren hissedilemeyen ve görülemeyen varlıklarla temas kurabilen, hatta şeytan çıkarabilen bir medyum.Aslında çifte bir bakımdan hayalet avcıları diyebilirz.O dönemde evlerinde bu tarz paranormal olaylarla karşılaşan aileler Warren çiftine ulaşıyor ve onlardan yardım alıyorlar.Lorraine ve Ed Warren o zamanın "İmdat, hayalet var hattı" gibi bir şey kısaca.

Warren'lerin en dikkat çeken yanlarından biri de bu vakalarda aktif rol alan "şeytani" eşyaları anı olarak yanlarına almaları ve evlerindeki bir müzede saklamaları.Neredeyse film kadar ünlenen ürkütücü oyuncak bebek Annabelle de bu müzede saklanan eşyalardan biri.The Conjuring Annabelle'in hikayesini konu almasa da adı her anıldığında özdeşleştiği bu oyuncak bebekle hatırlanacak.




The Conjuring bahsi geçen Annabelle bebeğin kısa hikayesiyle açılışı yapıyor.Daha sonra asıl anlatacağı Perron ailesinin hayatına odaklanıyor.Konu önceden bahsettiğim gibi bir korku klasiği.5 çocuklu Perron ailesi geçmişinde kötü olaylar yaşamış müstakil bir eve taşınır ve buranın "sakinleri" tarafından rahatsız edilmeye başlar.Ardından şeytani bir takım olaylar gelişir.Buraya kadar herşey bilindik ve sıradan gibi ancak ortaya çıkan iş hiç de öyle değil.Tüm bu klişe olaylar topluluğu, James Wan'ın tarzı sayesinde bambaşka bir kıyafet giyiyor.

Filmin insanı yerine çivileyip gerim gerim geren en önemli yanı kesinlikle hiç düşmeyen temposu.Stresi ve tansiyonu yavaş yavaş yükselten sahneler bir anda boşalıveriyor ve ardı arkası kesilmiyor.Daha bir yerdeki olayın şokundan kurtulamadan diğer odada yaşanan ürkütücü görüntülerin kucağına atılıyorsunuz.Rahatlayabildiğiniz anlar çok az, hep diken üstünde kalıyorsunuz.Bu özelliğiyle yapım size nefes alma fırsatını neredeyse hiç vermezken, türdeşlerinden direk olarak ayırılıp farklılaşıyor.Şeytan çıkarma ayini gibi mistik ve dini olayların da filmin gerici atmosferine etkisi büyük.The Conjuring'in eksi alan yanı ise evin rahatsız edici varlıklarını kameraya göstermesiydi.Bunları görmesek çok daha iyi olacaktı.

Yapımın dikkatimi çeken diğer bir özelliği de Perron ailesinin içine çok girmeden (hatta hiç girmiyor) direk olaylara odaklanması.The Conjuring'e benzer birçok korku filmi, karakterlerinin kişisel analizini yapıyor, duygusal taraflarını yansıtıyor, hatta bazen günlük sorunlarını da işliyorlar.Şahsen bunun izleyici üzerindeki gerilme etkisi zayıflattığını düşünüyorum.Amacı korkutmak olan bir film sadece işine odaklanmalı.The Conjuring de bunu yapıyor ve başarılı oluyor.




Bu önemli başarıdaki en büyük pay tartışmasız James Wan'ın.Saw ve Insidious ile kendini çoktan kanıtlayan bu yönetmeni tartışmanın anlamı yok.Özellikle Insidious'da beğendiğim Uzakdoğu-Amerikan kırması tarzını iyice perçinlediğini görmek çok sevindirici.Oyunculuklara ise fazla değinmeyeceğim çünkü her oyuncunun güzel korkabileceğini düşünüyorum.Sadece Vera Farmiga ismini görmek farklı ve sevindiriciydi.Patrick Wilson ise ekrana hiç yakışmıyor.

The Conjuring "hayaletli ev" ve "şeytan çıkarma" temalarına yeni birşey eklemeye gerek duymadan rahatsız etme işini çok iyi yapıyor.Uzun süreden beri bu kadar gerildiğimi hatırlamıyorum.Etkisi bittikten sonra bile sürüyor.Türün benim için en iyi örneği hala The Blair Witch olsa da The Conjuring üst sıralarımda rahatlıkla yer buldu.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder