Yapım: ABD
Gösterime girdiği sene: 2013
Türkiye’de gösterime girdiği sene: 2013
Tür: Bilim-kurgu, Aksiyon, Macera
Yönetmen: Joseph Kosinski
Senaryo: Joseph Kosinski (çizgi roman) , Karl Gajdusek, Michael DeBruyn (senaryo)
Oyuncular: Tom Cruise, Morgan Freeman, Olga Kurylenko, Andrea Riseborough
Süre: 124 dk.
IMDB puanı: 7.2/10
IMDB Top 250 sırası: Yok
Metacritic puanı: 54/100
Rotten Tomatoes puanı: 56/100
Beyaz Perde puanı: 2.5/5
Divx Planet puanı: 7.3/10
Benim puanım: 7.0/10
Oblivion yazdığım ilk Tom Cruise filmi olarak tarihe geçiyor sevgili okuyucular.Kendisi artık yaşlanma evresine girdi.Vanilla Sky, War of the Worlds ve Minority Report gibi filmleriyle bilim kurguya hiç yabancı olmayan aktör, bu kez yönetmeninin yaratmış olduğu bir çizgi romanın sinema uyarlaması için kamera karşısına geçmiş.Sıkı beklentiler içerisine girdiğim Oblivion'dan maalesef tatmin olamadan ayrıldığımı söylemem gerekiyor.
Oblivion'un olay kurgusu çoğu bilim kurgu filminde olduğu gibi dünyalılar ve uzaylılar arasındaki çatışma üzerinde şekilleniyor.Hikayeye göre dünya Scav adı verilen canlılar tarafından saldırıya uğramış ve büyük bir savaş patlak vermiş.Savaşı insanlar kazanmış ancak dünya yaşanamayacak şekilde zarar görmüş.Gezegenlerini Scavlar'a terk eden insanlar uzayda koloniler kurmuşlar.Yaşamlarını devam ettirmek için gerekli olan suyu denizleri emen kuleler sayesinde elde etmeye başlamışlar ve bu kuleleri Scav saldırılarından korumak için de drone (kelimenin Türkçe'ye İHA olarak çevrilme talihsizliğinden bahsetmeden geçemeyeceğim) adı verilen makineleri yaratmışlar.Droneları koruma ve tamir etme görevi ise Tom Cruise'ın canlandırdırğı Jack karakterine verilmiş.Oblivion'un kahramanı o.
Film de aynen yukarıda yazdıklarımı anlatarak başlıyor.Jack'in partneri Victoria ile birlikte her gün yaşadığı rutini gözlemliyoruz daha sonra.Ancak film ilerledikçe hikaye bambaşka bir yöne kayıyor.Bu özelliğiyle Oblivion bir başka "Hiçbir şey göründüğü gibi değil" hikayesi anlayacağınız.
Aslında Oblivion için her şey güzel başlıyor.Özellikle ilk yarı yavaş ilerleyen ancak saran cinsten.Hikaye kendini açık etmiyor, sahip olduğu gizemlerle izleyici üzerinde merak uyandırıyor.Bir sonraki sahneye ait parçalar kafalarda birleşmeye çalışıyor.Bu gizemler topluluğu gerilim öğeleri taşıdığından ister istemez ürpertici bir hava oluşuveriyor.Yaratılan post-apokaliptik dünyanın karanlık atmosferi de bunu destekliyor.Ancak ikinci yarı her şey tepetaklak olmuş.Ne o sürükleyicilikten eser var, ne de gerilimden.Hikayenin karanlık parçaları aydınlandıkça film albenisini kaybedip sıradanlaşıyor.Zaten yavaş ilerleyen filmin temposu iyice geriliyor.Zamanla sıkılıp kopuveriyorsunuz olaylardan.Her şey boşa gidiyor.Kosinski'nin vasat TRON: Legacy'si gibi Oblivion da aynı özellik eksikliğinden kaybediyor:Sürükleyicilik.
Moon filminin senaryosu ile büyük benzerlikler göze çarpmıyor değil Oblivion'da.İki yapımın kurgu gidişatları birbirlerine yakın.Bu benzerlik sıkıntısına klasik bilim kurgu klişeleri de eklenince tüm havası uçup gidiyor filmin.Klişeler sadece olaylarda gözlemlenmiyor, basit bulduğum oyunculuklarda da bu var, repliklerde de.Sürükleyicilik noksanlığında bahsettiğim oyunculukların vasatlığı da etkili rol oynuyor açıkçası.Oyuncular sizi hikayenin atmosferine bir türlü sokamıyor.Bu nedenle hikayenin felsefesindeki tanrı betimlemesi (benim yorumum tabi) ve metaforlar da kurtaramıyor işi.Kısacası çizgi romanını okumadığım Oblivion'ın filmi hayal kırıklıkları eşliğinde son buluyor.
Filmi İzledigine Emin Misin? Sanki Bir Yerden Kopyala Yapıştır Yaptın!!! Bu Film Tek Kelimeyle Mükemmel!!!
YanıtlaSil