22 Ekim 2013 Salı

OSCAR KAPIŞMALARI REMAKE: EN İYİ FİLMLER VOL.2





Blogumu takip edenler eski Oscar yıllarındaki filmleri yeniden karşı karşıya getirip yarıştırdığım bir dosya hazırladığımı bilirler.Geçtiğimiz haftalarda bu dosyanın ilk bölümünü yayınlamış, 1977-1995 ve 2010 yıllarını ele almıştım.Yazı dizime ikinci bölümüyle devam ediyorum.Dosyanın bu bölümünde 1981, 1998, 2006 ve 2011 yıllarını mercek altına aldım.Sonuçlarıma göre yine fikir ve düşüncelerimizi karşılaştırma şansı bulacağımıza inanıyorum.

Dosyanın ilk bölümüne buradan ulaşarak kategoriler ve puanlama hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.

Sözü fazla uzatmadan kapışmalarımıza geçiyorum.





1981

Kapışma: Ordinary People - The Elephant Man - Raging Bull
"En İyi Film" Ödülünün Sahibi: Ordinary People

Güçlü ve ses getirmiş yapımların bulunduğu bir yıldayız.O sene yapılan törende En İyi Film dalında 5 film yarışıyordu: Ordinary People, Coal Miner's Daughter, Raging Bull, The Elephant Man ve Tess.Rekabet anlamında Ordinary People,  Raging Bull ve The Elephant Man diğer filmlere göre daha öne çıkıyordu.Remake 1981 analizimde bu üç filmi kapıştıracağım.

Ordinary People tipik 80'ler tarzını yansıtıyordu.Raging Bull ve The Elephant Man ise hikayelerinin geçtiği yıllara uyum sağlamak açısından 80'lerin teknolojisinden uzak ve siyah-beyaz çekilmişti.Rocky ile büyük başarı yakalamış prodükterler Robert Chartoff ve Irwin Winkler, bu sefer şanslarını başka bir boks hikayesi olan Raging Bull ile deniyorlardı.Ödül töreni sonunda yılın en iyi filmi Ordinary People oluyor ancak tartışmalar bitmiyordu.Yaptığım Remake 1981 ile burada kimin galip geleceğine bakalım.

Puanlama hakkında not: Bir kategoride en yüksek puan 5, en düşük puan 1'dir.İlgili kategorinin kazananı en yüksek puan olan 5'i alır.


Hikaye Yapısı ve Orijinalliği: Yönetmenliğini David Lynch'in yaptığı The Elephant Man'in hikayesi 1880'lerin Londra'sında geçiyordu.Cerrah Frederick Treves'in, fiziği feci şekilde deforme olmuş halde dünyaya gelen ve bu yüzden hayvan muamelesi gören "Fil Adam" lakaplı John Merick'e yardım elini uzatmasını konu alıyordu.Robert Redford'un Ordinary People'ında büyük oğullarını kaybetmiş bir ailenin psikolojik dramı vardı.Martin Scorsese'nin filmi Raging Bull ise hırsı ve yeteneğiyle Dünya Orta Siklet Boks Şampiyonu ünvanına oynayan ancak agresif karakteri nedeniyle özel hayatını mahveden boksör Jake La Motta'nın hikayesiydi.Üç film de hikaye yapısı açısından güçlülerdi. Ancak The Elephant Man'in daha orijinal bir fikir üzerine kurgulanması onu rakiplerinin önüne geçiyordu.O nedenle bu kategoride en yüksek puanı The Elephant Man alıyor benden.

The Elephant Man Puanı: 5
Ordinary People Puanı: 4
Raging Bull Puanı: 4


Senaryo: Benim bu kategorideki galibim Ordinary People.Judith Guest'in romanından uyarlanan filmin senaryosu son derece derin işlenmiş.Jarrett ailesinin yaşadığı trajik olay sonrası içinde bulundukları durum çok detaylı bir analizle aktarılmış.Özellikle ailenin küçük oğlu Conrad'ın psiklojisindeki büyük travmanın sonuçlarına net bir görüş açısıyla tanık oluyor seyirci.Zaten bu başarıdan dolayı filmin senaryosunu yazan Alvin Sargent, "En İyi Uyarlama Senaryo" ödülüne layık görüldü.Raging Bull'un senaryosu da eksiklerine rağmen hikayeye eşlik ediyor.Açıklarını oyunculuk başarısıyla kapatıyor.The Elephant Man'i senaryo açısından zayıf görüyorum.Böyle dram yüklü bir hikayenin çok daha ayrıntılı ve derin işlenmesi gerekirdi.O nedenle en düşük puan The Elephant Man'e gidiyor.

Ordinary People Puanı: 5
Raging Bull Puanı: 3
The Elephant Man Puanı: 2


Kurgu: Bu kategoride açık ara favorim Raging Bull.Çünkü filmde dünyaca ünlü kurgu üstadı Thelma Schoonmaker var.Scorsese'nin De Niro ve DiCaprio'ya taktığı gibi Schoonmaker'a da taktığını biliyoruz.Her filminin kurgusunu bu çok güvendiği hanımefendiye veriyor.Schoonmaker'ın kariyerinde kazandığı 3 Oscar'dan biri Raging Bull ile geldi.Filmin başarısına teknik anlamda verdiği katkıyı tartışmaya gerek yok.The Elephant Man ve Ordinary People'ın asla bir kurgu harikası olmadığı da aşikar.Raging Bull bu kategoride 5 puanı kapıyor.

Raging Bull Puanı: 5
The Elephant Man Puanı: 3
Ordinary People Puanı: 2


Oyunculuk: Oyunculuk kategorisinde The Elephant Man'i anında eliyorum.Frederick Treves rolündeki Anthony Hopkins en sıradan performanslarından birini gerçekleştirmiş.Biraz Hannah Gordon kımıldanıyor ancak o da yetersiz.Bu kategoride kapışacak filmlerimiz Ordinary People ve Raging Bull.Ordinary People'da Conrad Jarrett'i canlandıran Timothy Hutton muazzam bir oyunculuk sergilemiş.Conrad'ın travmalarından doğan duygu patlamalarını birebir yansıtmayı başarmış, filmi tek başına sürüklemiş.Bu performansı onu "En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu" dalında mutlu sona ulaştırmıştı (Gerçi nasıl yardımcı oyuncu olarak görülüyor o da merak konusu.Bariz başrol konumu var filmde.).Ancak burada kimse Robert De Niro'nun La Motta performansına yaklaşamaz.Eğer De Niro'ya aşık olmak istiyorsanız Raging Bull'u izlemelisiniz.Kariyerinin en başarılı işini bu filmde çıkardığına inanıyorum.Bu kadar inandırıcı, gerçekçi ve canlı bir performansa zor rastlanır.Sadece o senenin değil tüm Oscar tarihinin en iyi oyunculuk örneklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.De Niro'nun insanüstü performansına Donald Sutherland ve Mary Tyler Moore'un Ordinary People'daki albenisiz oyunculukları da eklenince kazanan Raging Bull oluyor.

Raging Bull Puanı: 5
Ordinary People Puanı: 4
The Elephant Man Puanı: 2


Müzikler: Müzik konusunda üç filmde soluk kalıyor.Müzisyenlerin çalışmaları yapımlarda çok büyük rol oynamamış.Burada kararımı etkileyen tek şey The Elephant Man'de duyduğum Samuel Barber eseri Adagio For Strings oldu.Çok önemli bir sahnede giren bu şarkı puanımı The Elephant Man'e götürdü.

The Elephant Man Puanı: 5
Raging Bull Puanı: 3
Ordinary People Puanı: 3


Sürükleyicilik ve Duygu Aktarımı: Kritik bir katogorideyiz.Dosyanın ilk bölümünde de söylediğim gibi yönetmen, senaryo, oyunculuk ve kurgunun ortak etkisi burayı şekillendiriyor.Üç filmin de vermek istedikleri duyguyu son derece tesirli bir biçimde ilettiklerini düşünüyorum.John Merick'in dramından, Jarrett ailesinin iç savaşından ve Jake La Motta'nın özel hayatındaki çöküşten almamız gerekenleri alıyoruz.Ancak Ordinary People'ın ağır temposu ve The Elephant Man'in senaryosundaki eksikler nedeniyle darbe alan sürükleyicilik öğesi, Raging Bull'da güçleniyor.Bu nedenle Martin Scorsese'nin eseri son kategoride üstünlüğü ele geçiriyor.

Raging Bull Puanı: 5
The Elephant Man Puanı: 4
Ordinary People Puanı: 4


6 kategorinin puanlarının toplamı:

Raging Bull Puanı: 25
Ordinary People Puanı: 22
The Elephant Man Puanı: 21


Puanlama sonuçlarına göre Raging Bull, ipi göğüsleyerek Remake 1981'i kazanıyor.Ordinary People'ı tahtından ediyor.


REMAKE GALİBİ: RAGING BULL 



------------------------------------------------------------------------------------------------------------------





1998

Kapışma: Titanic - As Good As It Gets - L.A. Confidential - Good Will Hunting
"En İyi Film" Ödülünün Sahibi: Titanic

Oscar tarihine damgasını vurmuş bir sene.Titanic 11 dalda aldığı Oscar ile geceyi domine etmiş, tüm Akademi tarihinin en çok ödül almış 3 filmden biri olmuştu (diğerleri Ben-Hur (1960) ve Lord of the Rings: The Return of the King (2004) idi.).Ancak en iyi film dalında yabana atılmaması gereken 4 film daha vardı:As Good As It Gets (Yön: James L. Brooks), L.A. Confidential (Yön: Curtis Hanson), Good Will Hunting (Yön: Gus Van Sant) ve The Full Monty.Remake 1998'de The Full Monty'i dışarıda bırakarak geriye kalan 4 filmi kapıştırıyorum.Bakalım kazanan kim olacak.

Puanlama hakkında not: Bir kategoride en yüksek puan 5, en düşük puan 1'dir.İlgili kategorinin kazananı en yüksek puan olan 5'i alır.


Hikaye Yapısı ve Orijinalliği: 1998 sayesinde muhteşem hikayelerin içine düşüyoruz.Titanic ile başlayalım.Dev transatlantiğin başına gelen olaylar daha önce beyazperdeye uyarlanmıştı.O yüzden buna orijinal bir fikir diyemeyiz.James Cameron'un Titanic'i farklı bir aşk hikayesi oluştursa da diğer üç filmin gücü burada yoktu.Obsesif-kompulsif bozukluktan müzdarip misantropik yazar Melvin Udall, gay ressam Simon Bishop ve garson Carol Connelly'nin iç içe geçen yaşamları çok ilginç ve orijinal bir yapıyı işaret ediyordu As Good As It Gets için.1950'li yıllardan bir hikaye seçen L.A. Confidential, Los Angeles Polis Departmanı'ndaki yozlaşmaya dikkat çekiyordu.Good Will Hunting'de ise sorumsuz bir yaşam süren matematik dehası genç Will Hunting'in psikologu Sean Maguire ile kurduğu dostluk ele alınıyordu.Bu üç yapım da hikaye yapısı olarak son derece dikkat çekici işlerdi.Karar vermek çok zor da olsa Good Will Hunting'in orijinallik açısından biraz daha önde olduğunu düşünüyorum.Bu nedenle büyük puanım kıl payı farkla Good Will Hunting'e gidiyor.

Good Will Hunting Puanı: 5
L.A. Confidential Puanı: 4
As Good As It Gets Puanı: 4
Titanic Puanı: 3


Senaryo: O seneki Akademi Ödül Töreni'nde orijinal senaryo ödülü Good Will Hunting'e, uyarlama senaryo ödülü L.A. Confidential'a gitmişti.Ben de çok farklı düşünmüyorum.Good Will Hunting'in senaryosunu hazırlayan Matt Damon ve Ben Affleck, karakterlerin altını doldurup oyunculuklara alan yaratmışlar.Bu nedenle çok zengin bir altyapı çıkmış ortaya.L.A. Confidential ise çok zekice kaleme alınmış.Yazarlar Brian Helgeland ve Curtis Hanson, hiç boşluk bırakmayan ve izleyicinin aklını meşgul eden bir dil kullanmışlar.As Good As It Gets de dolu ve akıcı bir senaryoya sahipti ancak bahsettiğim iki filmin bir adım gerisinde kaldı.Titanic'in senaryosu asla ortalama değil ancak 195 dakikalık bir film için de muazzam denemez.Bu kategoride L.A. Confidential'in zekası Good Will Hunting'i geçiyor ve benden 5 puanı kapıyor.

L.A. Confidential Puanı: 5
Good Will Hunting Puanı: 4
As Good As It Gets Puanı: 3
Titanic Puanı: 3


Kurgu: Oscar gecesinde kurgu ödülünü Titanic almış olsa da benim galibim hep L.A. Confidential'dı.Hala bu ödülün Titanic'e nasıl gittiğini anlamamışımdır.En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Kurgu üçlüsünü tamamlamak ve James Cameron'a biraz daha yaranmak açısından yapılmış olabileceğini düşünüyorum.Bu kategoride Titanic ikinci tercihim.Richard Marks'ın As Good As It Gets'de çıkardığı işi de beğendiğimi söylemeden edemeyeceğim.Good Will Hunting ise kurgu kategorisinde benim için en sonda.

L.A. Confidential Puanı: 5
Titanic Puanı: 4
As Good As It Gets Puanı: 3
Good Will Hunting Puanı: 2


Oyunculuk: Oyunculuk kategorisinde As Good As It Gets'in rakibi yok.Hangi performanstan başlamalı diye şaşırıyor insan.Jack Nicholson, Helen Hunt, Greg Kinnear, Cuba Gooding Jr. hatta Verdell rolündeki köpek bile şov yapıp ders veriyor.Zaten Nicholson ve Hunt muazzam oyunculukları sayesinde Oscar'ı kazanmışlardı.Böyle etkili ve uyumlu bir takımı yakın zamanda Silver Linings Playbook'ta görmüştük.Eşine az rastlanır bir başarı örneği As Good As It Gets.Oyunculuk kategorisinde ikinci sırayı Good Will Hunting alıyor.Filmin oyunculuğa oldukça elverişli senaryosu, Robin Williams ve Matt Damon'un performansları ile birleşince çok şık bir çalışma çıkıyordu ortaya.L.A. Confidential'da oyunculuk açısından sınıf atlayan bir performans göremedik.Kim Basinger, "En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu" dalında Oscar'ı kazanmış olsa da tatmin edici bir sonuç sergilememişti bence.Kate Winslet Titanic'deki Rose karakteri ile sivriliyor, Leonardo DiCaprio ise rakiplerinin performansını uzaktan izlemekle yetiniyordu.

As Good As It Gets Puanı: 5
Good Will Hunting Puanı: 4
Titanic Puanı: 3
L.A. Confidential Puanı: 3


Müzikler: Bu kategoriyi fazla konuşmaya gerek yok.Açık ara Titanic'in üstün olduğunu kabul edelim.Good Will Hunting'de Danny Elfman, L.A. Confidential'de Jerry Goldsmith ve As Good As It Gets'de Hans Zimmer, James Horner'in gerisinde kaldılar.Filmin atmosferini belirginleştiren usta işi eserlerinin yanına "My Heart Will Go On" gibi bir başyapıtı da ekleyen Horner, müzik kategorisinin yüksek puanını Titanic'e getirdi.

Titanic Puanı: 5
As Good As It Gets Puanı: 3
L.A. Confidential Puanı: 3
Good Will Hunting Puanı: 3


Sürükleyicilik ve Duygu Aktarımı: Tüm filmlerin sürükleyiciliği ve duygu aktarımı göz kamaştırıcı.Buradaki galibi belirlemede yönetmenlerin performansı etkili olacak.As Good As It Gets oyunculukları ve senaryosu ile ileri taşıyor kendini.Vermek istediği mesajı veriyor ancak izleyiciyi diğer üç film gibi sürükleyemiyor, akıcılık anlamında onlar kadar kuvvetlenemiyor.Good Will Hunting, genç Will Hunting'in iç dünyasını ve ikilemlerini başarıyla su yüzüne çıkarırken, Sean ile Will arasında kurulan dostluk bağını seyirciyle de oluşturuyor.Duygu aktarımı üst düzey.L.A. Confidential'ın tempolu ve gizemli yapısı seyircideki heyecanı hep üst noktada tutuyor, merak uyandırıyor.Bu nedenle sürükleyicilik öğesi güçlü.Yönetmenler Curtis Hanson ve Gus Van Sant'ın filmlerine katkıları çok büyük.Ancak James Cameron'un Titanic'i hem duygu iletkenliği hem de sürükleyicilik açısından en iyisi.Kendini defalarca izleten, bunu yaparken de hala gözleri nemlendirmeyi başaran bir eser konumunda.Cameron'un yarattığı, görselliği içeriğiyle harmanlamış bu büyülü dünyanın üzerimizdeki etkisini hangimiz inkar edebilirz ki ? Yıllar geçse de tesirini kaybetmeyecek bir yapım olan Titanic, hak ettiği şekilde son kategorinin galibi oluyor.


Titanic Puanı: 5
L.A. Confidential Puanı: 4
Good Will Hunting Puanı: 4

As Good As It Gets Puanı: 3


6 kategorinin puanlarının toplamı:

L.A. Confidential Puanı: 24
Titanic Puanı: 23
Good Will Hunting Puanı: 22

As Good As It Gets Puanı: 21


Görüldüğü üzere yapımlar müthiş bir çekişme yaşamış.Her birinin arasında 1'er puan var.Bu zor mücadelede aradan sıyrılan L.A. Confidential benim için 1998'in en iyi filmi oluyor ve Titanic'i ikinci sıraya itiyor.

Son olarak Titanic gibi başarılı bir eserin IMDB Top 250 içerisinde olması gerektiğini söylemek isterim.


REMAKE GALİBİ: L.A. CONFIDENTIAL 



------------------------------------------------------------------------------------------------------------------





2006

Kapışma: Crash - Brokeback Mountain
"En İyi Film" Ödülünün Sahibi: Crash

2006'nın çok heyecanlı geçtiğini söyleyemeyiz.Geçmiş yıllardaki nitelik zenginliğini o sene aday olmuş 5 yapımda görememiz bu durumun oluşmasındaki en büyük neden.

Crash, Capote, Brokeback Mountain, Munich ve Good Night, and Good Luck'ın yarıştığı gecede farklı bir olay örgüsü benimsemiş Crash mutlu sona ulaşmıştı.Konusu nedeniyle dikkatleri üzerine çeken Brokeback Mountain ise uzun bir süre gündemi meşgul etmişti.
 
O sene yarışan 5 film arasından öne çıkan Crash (Yön: Paul Haggis) ve Brokeback Mountain (Yön: Ang Lee), Remake 2006'da yeniden huzurlarınızda...

Puanlama hakkında not: Bir kategoride en yüksek puan 5, en düşük puan 1'dir.İlgili kategorinin kazananı en yüksek puan olan 5'i alır.


Hikaye Yapısı ve Orijinalliği: Paul Haggis'in yarattığı Crash'in hikayesi değil, hikayecikleri vardı.Farklı karakterlere ve odaklara sahip bu öyküler, iyi kurgulanmış olay zincirleriyle birbirine bağlanıp tek vücutta hayat buluyorlardı.Ancak bu kategoride sadece hikayeyi ele alıyoruz, diğer etkenlerle işimiz yok.Crash'in küçük hikayeleri birleştiklerinde tesirli bir dram oluştursalar da kurgu ve senaryo olmadan farklılaşamıyorlardı.Bu halleriyle bir şey ifade etmiyorlardı.Beraber çobanlık yapan ve iş ilişkileri zamanla aşka dönüşen iki genç adamın öyküsü Brokeback Mountain ise daha dikkat çekici ve can alıcıydı.Cesur bir deneyim izlenimi veriyordu.Bu kategorideki en yüksek puanımı, derli toplu yapısı ve orijinal fikri nedeniyle Brokeback Mountain'in hak ettiğini düşünüyorum.

Brokeback Mountain Puanı: 5
Crash Puanı: 4


Senaryo: O sene iki film de farklı senaryo dallarında Oscar'a uzanmışlardı.Yönetmeni Paul Haggis ve Roberto Moresco'nun yazdığı Crash, yine Haggis'in yarattığı hikayeler zincirinden yola çıkmıştı.Annie Proulx'in kısa hikayesinden uyarlanan Brokeback Mountain ise Larry McMurtry ve Diana Ossana tarafından kaleme alınmıştı.Ben, Haggis ve Moresco ikilisinin Crash'teki hikayeleri başarıyla bağladıklarını, böylece olay örgüleri arasındaki uyumu ve dengeyi ustaca yakaladıklarını düşünüyorum.Filmin ön yargılar ve ırkçılık üzerine kurduğu hassas odağı her yeni sahnede daha da netleşmiş sayelerinde.Brokeback Mountain için aynı övgüleri yapamayacağım.Her ne kadar uyarlama dalında ödülü almış olsa da zorla yazılmış hissi veriyor bana.Çok kısa anlatılabilecek bir konu 135 dakikaya yayılınca kendini tekrar eden sahneler izlemek mecburiyetinde kalıyor seyirci.Uzadıkça uzayan bu kısır döngü, ileride değineceğim sürükleyiciliğe yer yer darbe vurabiliyor.O sene aynı dalda yarıştıkları Munich'in Tony Kushner ve Eric Roth tarafından yazılmış senaryosu bundan daha iyiydi.Tüm bu yorumları toparladığımda Crash'in Brokeback Mountain'den 2 gömlek üstün olduğunu görüyorum.

Crash Puanı: 5
Brokeback Mountain Puanı: 3


Kurgu: Kurgu açısından Crash büyük bir farkla önde.O sene hiçbir yapım bu dalda Crash'le yarışamazdı bana göre.Evet, senaryonun dolambaçlı tarzı kurguya gol için çok klas bir asist yapıyor olabilir ancak bu asla Hughes Winborne'un yaptığı işi basitleştirmiyor.Kendisini Seven Pounds'da da çok beğendiğimi söylemek isterim.Brokeback Mountain kurgu kategorisinde hiç öne çıkmıyor maalesef.

Crash Puanı: 5
Brokeback Mountain Puanı: 2


Oyunculuk: Crash, oyuncu açısından oldukça zengin.Sandra Bullock, Matt Dillon, Terrence Howard ve Don Cheadle bunlardan birkaçı.Farklı farklı birçok hikaye ele alındığından çok doğal bir sonuç bu.Ancak bu bolluk bir bütün ediyor mu diye sorarsanız cevabım hayır olacak.Beni derinden etkileyip derbeder eden biri olmadı ne yazık ki.Brokeback Mountain'in en net sivrildiği kategori burası.Hikayenin birbirine tutkuyla aşık iki erkek üzerine kurulu olması sanırım yeterli bir sebep bunun için.Altından kalkmanın zor olduğu böyle uç ve hassas roller, kariyerleri boyunca aktörlere bir defa denk gelir veya hiç gelmez.Bu şansı iyi kullanmak gerekir.Merhum Heath Ledger ve Jake Gyllenhaal'ın bunu harikulade yaptığını görüyoruz.Özellikle birbirlerine sert davrandıkları aşk sahnelerinde tutkuyu iliklerinize kadar hissediyorsunuz.Bu tarz rolleri canlandırabilenlere her zaman saygım sonsuzdur.Ledger ve Gyllenhaal'ın başarılı performansları bu kategoride galibiyeti Brokeback Mountain'e getiriyor.

Brokeback Mountain Puanı: 5
Crash Puanı: 3


Müzikler: Babel'de yaptığı müziklere bayıldığım Arjantinli Gustavo Santaolalla, Brokeback Mountain'da da yukarıya oynamış.Filmdeki hafif dingin ve melankolik hava kendisi sayesinde desteklenmiş.Bu anlamda Crash'teki Mark Isham'a üstün geldiğini söylersek yalan olmaz.Crash filmi, "In The Deep" dışında hatrı sayılır bir çalışma iletemiyor izleyicisi ve dinleyicisine.

Brokeback Mountain Puanı: 5
Crash Puanı: 3


Sürükleyicilik ve Duygu Aktarımı: Brokeback Mountain, kurgusu ve senaryosundaki eksiklerin bedelini bu kategoride ödüyor.Usta isim Ang Lee de filmi kurtaramıyor.O sene Oscar'a uzanan, çok sevdiğim yönetmenin Life of Pi'ye yaptığı katkıyı bu filmde göremedim.Yapımın hem uyarlama senaryo hem de yönetmenlik dalında Oscar almış olması kimseyi şaşırtmasın.Bu, Brokeback Mountain'in yeterli olduğu anlamına gelmiyor ne yazık ki.Film boyunca tutkuyu hissettim ancak hüznü hissedemedim.Senaryo kategorisinde de söylediğim gibi kendini fazla tekrarlayan sahneler nedeniyle duygu iletiminin yanında sürükleyicilik de zarar görmüş açıkçacı.Bu pencereden Crash'e bakalım.Siyah-beyaz çatışmasına parmak basarak ön yargıların ve ufak kararların nelere mal olduğunu aktaran film bir duygu seli mi? Hayır.Ancak mesajını yüreklere dokunarak vermeyi Brokeback Mountain'den daha iyi başarıyor.Sürükleyicilik açısından zaten Crash'in önde olduğunda sanırım herkes hemfikir olacaktır.Birbirini zamanla tamamlayan hikayelerin akıcılığı izleyicinin merakını tetikliyor, heyecanın artmasında önemli rol oynuyor.Film bu anlamda bir başyapıt olmasa da rakibini rahatlıkla alt ediyor.

Crash Puanı: 5
Brokeback Mountain Puanı: 3


6 kategorinin puanlarının toplamı:

Crash Puanı: 25
Brokeback Mountain Puanı: 23


Sonuçlara baktığımızda Crash'in az bir farkla Brokeback Mountain'i geçip zafere ulaştığını görüyoruz.


REMAKE GALİBİ: CRASH



------------------------------------------------------------------------------------------------------------------





2011

Kapışma: The King's Speech - Inception - Black Swan - The Social Network
"En İyi Film" Ödülünün Sahibi: The King's Speech

Son yıllarda izlediğim en keyifli ve heyecanlı Oscar törenlerinden biriydi.En iyi film dalı bir hayli kalabalıktı, tam 10 yapım bu kategoride yarışıyordu.The King's Speech, Inception, Black Swan, The Social Network, 127 Hours, The Fighter, The Kids Are All Right, Toy Story 3, True Grit ve Winter's Bone arasından sıyrılan The King's Speech geceyi en prestijli ödülle kapatmayı başarıyordu.

Benim için o sene öne çıkan 4 film vardı: The King's Speech (Yön: Tom Hooper), Inception (Yön: Christopher Nolan), Black Swan (Yön: Darren Aronofsky) ve The Social Network (Yön: David Fincher).Remake 2011'de bu yapımları yeniden kapıştırıyorum.

Puanlama hakkında not: Bir kategoride en yüksek puan 5, en düşük puan 1'dir.İlgili kategorinin kazananı en yüksek puan olan 5'i alır.


Hikaye Yapısı ve Orijinalliği: Dört yapımın da hikayesini çekici kılacak yanları vardı.Facebook'un yaratılış öyküsünü beyaz perdeye taşıyan David Fincher, The Social Network ile heyecan veriyordu.Bir tür konuşma bozukluğu nedeniyle halkına hitap edemeyen ve bu durumun üstesinden gelebilmek adına tedavi görmeye başlayan Britanya Kralı 6.George'nin The King's Speech'teki hikayesi, Tom Hooper'ın ellerinde şekilleniyordu.Darren Aronofsky'nin Black Swan'ı ise modern "Kuğu Gölü Balesi" sahnesi üzerinde çok etkileyici bir psikolojik gerilim tecrübesi vadediyordu.Benim için Black Swan'ın hikayesi önceki 2 yapıma oranla biraz daha orijinal.Ancak Inception'un rüyalar üzerine kurulu fantastik hikayesi hepsini solluyor.Hem çok sağlam bir yapısı var hem de müthiş bir fikir.Christopher Nolan'ın olduğu yerde hikaye kategorisindeki yüksek puanın başka yere gidebileceğini düşünemezdik herhalde.

Inception Puanı: 5
Black Swan Puanı: 4
The King's Speech Puanı: 3
The Social Network Puanı: 3


Senaryo: Bu dalda da yapımların tamamı çok güçlü.Hepsinin ayrıntılı ve detaylı çalışıldığı aşikar.Aaron Sorkin'in kaleme aldığı The Social Network, o yıl uyarlama senaryo dalında Oscar'ı kapmıştı.The King's Speech ise orijinal senaryo ödülünü David Seidler'e kazandırıyordu.Black Swan'ın senaryosu başka bir yıl yarışsa belki ödülü alabilirdi fakat diğer üç rakibi öyle gözümü kamaştırdı ki kendisine bir adım geride yer verdim.Geriye kalan üç yapım arasında ise çok gidip geldim.Nolan'ın senaryosu nefes kesiyor, The Social Network baş döndürüyor, The King's Speech ekrana kitliyordu.Uzun bir muhakame sonucu en derin işin çıktığına inandığım The King's Speech'ten yana kullanıyorum tercihimi.

The King's Speech Puanı: 5
The Social Network Puanı: 4
Inception Puanı: 4
Black Swan Puanı: 3


Kurgu: Bu kategoride The Social Network'ün ağır bastığını söylemek lazım.Uzun bir süre David Fincher'la beraber çalışacaklarmış gibi görünen Kirk Baxter ve Angus Wall tüm yapımın kalbi olmuşlar.Çapraz kurguya bağlanan sahne geçişleri ve zamanlamaların mükemmele yakın olduğunu düşünüyorum.The Social Network'ü Andrew Weisblum'un başarıyla kurguladığı Black Swan izliyor.The King's Speech ve Akademi'nin bu dalda şans vermediği Inception'ın asla yabana atılmaması gerektiğini de ekleyelim.

The Social Network Puanı: 5
Black Swan Puanı: 4
Inception Puanı: 3
The King's Speech Puanı: 3


Oyunculuk: Inception ve The Social Network'deki oyunculuk performansları Black Swan ve The King's Speech gibi göz kamaştıramıyor.Bu kategorinin yıldızları kralımız ve siyah kuğumuz.Colin Firth, Kral 6. George rolünde adeta döktürmüş.Konuşma bozukluğu olan bir karakteri canlandırmanın zorluğunu kafamda bile kurgulayamazken kendisi bu rolü güle oynaya kotarıyor.Aynı rahatlıkla Oscar'ı da aldı zaten.Peki ya performansıyla en iyi kadın oyuncu olan Natalie Portman'a ne demeli? Mükemmelliyetçi bir karakterin başarı için kendini zorlarken hastalıklı bir beyne dönüşüp karanlık yanlarını keşfetmesi herhalde ancak bu kadar inandırıcı işlenebilirdi.Portman'ın sunduğu kompozisyonun eşine veya benzerine az rastlanır.Evet, Colin Firth'e hayran kaldım ancak Portman'a taptım, sayesinde başka yerlere sürüklendim.O nedenle bu kategoride en yüksek puanımı Black Swan'a verdim.

Black Swan Puanı: 5
The King's Speech Puanı: 4
The Social Network Puanı: 3
Inception Puanı: 3


Müzikler: Trent Reznor ve Atticus Ross'un The Social Network'de harikalar yarattığını söylersek yanılmış olmayız.Özellikle Reznor'un adını Fincher'a sabitleneceği için daha çoook duyacağız.8 Oscar adaylığından sadece 1 ödül çıkarabilen üstad Hans Zimmer, Inception ile yine bu kategorinin üst sıralarında.Fransız müzisyen Alexandre Desplat'ın da bu kategoride iddialı olduğunu hatta The King's Speech ile Oscar'ı çok zorladığını düşünenlerdenim.Çok beğendiğim Clint Mansell ise Black Swan ile bu kategoride biraz geride kalıyor.

The Social Network Puanı: 5
Inception Puanı: 4
The King's Speech Puanı: 4
Black Swan Puanı: 3


Sürükleyicilik ve Duygu Aktarımı: En kritik kategori ve seçim yapmak yine zor.The Social Network'ü burada en geriye yerleştirdim.Sürükleyici yapısı gayet başarılı ancak seyirciyi duygu yoğunluğu açısından diğer devler kadar etkileyemiyor.Başka bir yıl yarışsa belki şansı çok daha fazla olurdu.Inception'un karmaşık yapısı ve orijinal felsefesi izleyicide merak uyandırırken, temposu ve olay örgüsü de heyecanı katlıyor.Nolan'ın etkisi her sahnede hissediliyor."Bu hikayeyi sıkmadan nasıl anlatabilirler ki ?" diye düşündüğümüz The King's Speech'in oyunculukları ve senaryosu muazzam olunca film de akıp gidiyor.Azimle gelen başarı öyküsü seyirciyi duygulandırmaya yetiyor.Ancak sıra kategorinin galibinden konuşmaya gelince her şey Black Swan'ı işaret ediyor.Karanlık ve kasvetli atmosfer, muazzam kotarılmış bir oyunculuk, hiç sekteye uğramadan ilerleyen bir tempo.Tüm bunlara bir tutam da Aronofsky eklenince çok sert ve silkeleyici bir psikolojik gerilim izliyoruz.Black Swan'ın seyirci üzerindeki algı gücü onu bu kategorinin zirvesine çıkarmaya yetiyor.

Black Swan Puanı: 5
Inception Puanı: 4
The King's Speech Puanı: 4

The Social Network Puanı: 3


6 kategorinin puanlarının toplamı:

Black Swan Puanı: 24
Inception Puanı: 23
The King's Speech Puanı: 23

The Social Network Puanı: 23

Gerçekten muazzam bir çekişme yaşandı.Üç yapım eşit puanda kalırken Black Swan 1 puan farkla rakiplerini geride bırakıp benim gözümde Remake 2011'in şampiyonu oldu.Yine orijinal sonuçtan farklı bir final yapmış oldum böylece.

4 yıla ait kapışmalarla alakalı fikir ve yorumlarınızı bekliyorum.Yazı dizim ilerleyen haftalarda 3. bölümü ile devam edecek.


REMAKE GALİBİ: BLACK SWAN

7 yorum:

  1. Ordinary People'ı henüz izlemedim ama diğerleri söylenecek hiçbir şey bulamadım. 1981 için tamamen katılıyorum sana. Biraz daha ileri gideyim, bence Raging Bull yapılmış en iyi box filmi.

    1998'de neden As Good As It Gets'ı yarıştırdın anlamadım, zaten diğerleri karşısında yarışması beklenemez. Zayıf kalıyor çünkü. Ama oyuncular coşmuş orası ayrı. L.A. Confidential ve Titanik asıl yarışçı filmler. Aslında ben de L.A. Confidential derdim ama Titanik benim sinemayı sevmeme etken olan birkaç filmden biri. İki filme de puanım aynı aslında ama illa bir tanesini tercih edersem duygusal davranarak Titanik derim:)

    Crash - Brokeback Mountain çekişmesi hep konuşuldu hep konuşulacak. Akademinin aşırı muhafazakar yaşlı kurtlarının çoğunun homofobik olması Crash'in ödülü almasının nedeni. Başka bir açıklamayı saçma buluyorum. Zaten o yıl BAFTA, Altın Küre ve diğer bir çok eleştirmen birliğinin bir numarası olması bunu yeterince açıklıyor. Böyle konuşuyorum ama Crash'i sevmediğim anlaşılmasın. Bilakis oldukça beğendim, oldukça etkili bir fikri beyazperdeye oldukça etkili yansıtmış Paul Haggis. Hakkını temsil etmek lazım. Ama birini seçeceksek o Brokeback Mountain olmalı. Çünkü bir tık ağır basıyor. Aslında nerdeyse hiç rahatsız edici sahne olmamasına rağmen neden ülkemiz dahil birçok yerde bu kadar alay konusu yapıldı anlamış değilim. game of thrones'taki o iki erkek öpüşme sahnelerini ağzı açık izleyip sonra bu filmdeki açık bile olmayan sahnelere taş atan yarım beyinlilere ise hiçbir laf bulamıyorum. Neyse ben genel kanıya dahil olup Brokeback Mountain diyorum.

    Gel gelelim 2011'e.. Birbirinde harika filmlerin bir arada olduğu müthiş bir yıl. Ki zaten kapışan 4 filmin 3'ü benim en yüksek puanımı almış filmler.. 2011'i görünce senin de The King's Speech'e kaymandan çok korktum ama neyseki korkulan olmadı:) Çok sınırlı bir konuyu güzel işlemiş diyebilirim sadece The King's Speech için. Bilmiyorum yine o İngiliz lobisinin ağır bastığı ve bundan dolayı verilen çok sayıdaki galiplerden biri. Diğer üçü için ise bir ayırım yapmak gerçekten çok zor. Eğer tarihte bir bilim-kurgu filmi ödül alacaksa o da İnception olsun diyordum. Çünkü hakikatten benim için inanılmaz bir film. Öyle bilim-kurgu film hayranı değilim ama bu kadar orjinal bir film mutlu sona ulaşsa benden mutlusu olmazdı:) Neyse madem böyle bir film dışarıya atıldıysa ödülü alacak yapım Black Swan - The Social Network ikilisinden biri olmalıydı. İkisi de rekabete dayalı olması açısından benzer filmler ama facebook gibi dünyayı kasıp kavuran bir ağın kurucusu olan bir zaka'nın hayatını anlatan film benim seçimim olurdu her halde:)
    Bu muhteşem yazı için teşekkür ve tebrik ederim, devamını dilerim:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 81'le aynı düşündüğümüz için onu pas geçiyorum.

      98'e gelelim. As Good As It Gets film dalında yarışmak için her türlü argümana sahipti.Oyunculuk, senaryo ve kurguda başarılıydı.O yüzden yarışta olması gerekiyordu bence.Titanic ve L.A. Confidential konusunda zaten benzer düşünüyoruz.İkisi de ödülü hak ediyor kesinlikle.

      2006'da ayrılıyoruz.Ben iki filmi de çok beğenmedim.Crash'in zayıf yönleri vardı.Brokeback Mountain'ı izlemeden önce konusu, yönetmeni ve oyuncuları Crash'e göre ağır basar diyordum.Ancak Brokeback'i de etkili bulmadım açıkçası.Film çok uzun, sahneler kendini tekrar ediyor. Senaryosu zorlama olmuş ve Ang Lee yönetmen olarak bu gidişata müdahale etmemiş.Sürükleyiciliğini erken kaybeden film sadece oyuncuların cesaretiyle aklımda kaldı.Crash çok iyi olmasa da Brokeback'in boş bıraktığı yerleri nispeten daha iyi doldurmuş. O nedenle 2006'ya Crash dedim.

      2011 harika bir yıldı. Akdemi ödülü hangisine verse ses çıkmazdı.O yüzden herkese göre değişir yılın birincisi.Ben içlerinden en çok Inception'u seviyorum aslında.Ancak ödülün bir bilimkurguya gitmesini hiçbir zaman istemem.O yüzden favorim hep Black Swan'dı ve törende The King's Speech'e rakip olarak hep onu görmüştüm.The Social Network yeni Akademi üyeleri sayesinde oradaydı, eskiden olsa o kadar şans verilmezdi diye düşünüyorum.Çok başarılı bir film olmasına rağmen daha ağır ve ciddi filmlerin bu dalda kazanmasını her zaman tercih ederim. O nedenle The King's Speech ve Black Swan hep bir adım öndeydi benim için.

      Sil
  2. Evet 2006 ve 2011'de farklı düşünüyoruz. Ben genel olarak her iki yılda da eleştirmenlerle aynı düşünüyorum. İki film de kendi yıllarında eleştirmen birliklerinin favorisiydi. Ama dediğim gibi heriki yılda da gerek Crash gerekse de Black Swan çok kaliteli işlerdi. Mesela Crash'ın senaryosunu hala hatırlıyorum. Özgün senaryoyu almıştı o sene çok isabetli olarak, rakibi de uyarlama senaryoyu. Çok isabetli bir karardı. Akademi en iyi film ve en iyi yönetmeni ayırarak iki rakibe dağıtmış. Aslında pek cesaretlik bir şey de yok ortda bana göre. Bu tür sahnelerin kralları gördük çünkü. Belki uzunluktan biraz şikayet edilebilir ama ben diğer eleştirilere kulaklarımı tıkıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu senelerden çıkan sonuçlara çok itiraz etmeyebilirz belki ama öyle yıllar var ki insan isyan edebiliyor.

      Sil
  3. Kesinlikle katılıyorum. Oscar almış filmlerin neredeyse yüzde 70'ini izledim aslında ve o kadar gülünç yıllar var ki.. Benim en skandal olarak gördüğüm yıl 1989'daki Driving Miss Daisy zaferiydi. Yahudilerin ne kadar güçlü bir lobisinin olduğunun en açık örneği. Üstelik rakiplerine bakar mısın? Adaylar arasında My Left Foot var. Dahası Dead Poets' Society var bir kere, bu filmin hakkı çok ama çok yendi. Neyse 89'u kapıştırmanı bekliyorum. Hatta Argo'lu 2012'yi, No Country for Old Men'li 2007'yi, Babel ile kapışan The Departed'lı 2006'yı, The Hours ve The Pianist ile kapışan Chicago'lu 2002'yi, hala tartışma konusu olan Shakespeare in Love- Saving Private Ryan kapışmasını, Lawrence of Arabia-To Kill a Mockingbird kapışmasını vs yazarsan çok güzel olur:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. No Country For Old Men'li 2008 yılını 3. bölümde, Saving Private Ryan'ın yer aldığı 1999 ile Argo'lu son seneyi 4. bölümde yazacağım.2003 yılı da planlarımda var.Ancak 89'u yazmayı düşünmüyordum.Senin uyarınla onu da ilerleyen bölümlerde kapıştırayım.70'lerden öncesini ise biraz beklemen gerekebilir.İlk olarak 70 öncesini ele alıyorum.

      Benim için Akademi'nin en dengesiz davrandığı sene 1972. Yazının üçüncü bölümünde A Clockwork Orange'a hiç ödül vermeyen üyelere güzel bir cevabım olacak:)

      Sil
  4. A Clockwork Orange çok bomba bir film ya kesinlikle katılıyorum. Neyse merakla bekliyorum yazılarını:) Ayrıca 1989'u mutlaka yaz lütfen. Bu seride ilk yazılması gereken işlerden.. kolay gelsin

    YanıtlaSil